Türkiye Havayolu Pilotları Derneği (TALPA) tarafından düzenlenen 1. Pilotlar Çalıştayı, 13-14 Ekim tarihlerinde İstanbul’da Titanic Port Otel’de yapıldı. Çalıştay’ın açılışında konuşan Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, havacılık sektöründeki dev çaplı büyümeyle paralel artan uçuş güvenliği sorununda faturayı pilotlar başta olmak üzere, havayolu işçilerine çıkardı.
1. Pilotlar Çalıştayı’nda öne çıkan gündemler, hava iş yasa tasarısı ve pilotların yasal hak ve sorumlulukları, yasaya yönelik sorunları, hizmet sözleşmeleri, çalışma ve dinlenme süreleri, iş yorgunluğu, mesleki hastalıklardı.
Sendika (Hava-İş) ve dernekte örgütlülüğe ve birlikte çalışmaya vurgunun yapıldığı Çalıştay’da, THY ve özel havayolu şirketlerinde pilotların çalışma koşulları rarasındaki uçurum ortaya kondu ve bunun arka planındaki, özel havayolu şirketlerinde sendikal örgütlülüğün ve TİS’in olmaması aktarıldı. Önü açılan yabancı pilot alımına yönelik tepkiler, bu tür tepkilerin milliyetçi olacağıyla eleştirildi ve sorunun mesleki nitelik yeterliliği ve örgütlenme ile aşılacağı vurgulandı. Pilotlara yasal çalışma saatlerinin üzerinde çalışma dayatıldığı, bunun uçuş emniyeti açısından ciddi bir risk oluşturduğu aktarıldı. En son Köln uçuşu yapan kaptan pilotun, uçuş süresini aşmamak için Köln’de kalıp dinlenmek istemesine karşı THY yönetimi pilottan savunma istemesi gündeme getirildi ve yaşananın tek bir pilotun sorunu olmadığı, buna hepbirlikte tepki vererek uçuş emniyetinin ve hakların savunulması vurgulandı. Mesleki etik olarak pilotların patrona karşı sorumlu tutulduğu değerlendirilerek, aslolanın insana karşı sorumluluk ve uçuş güvenliğinin sağlanması olduğu belirtildi.
Havayolu tekelleri ihya edilirken, hava işçileri cezalandırılıyor
SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin uçuş güvenliği ile ilgili sorunları hava işçilerine fatura ettiği konuşması şöyle: “Uçuş planlamasın belirlenen standartlara uygun ve uçuş emniyetinin gereklerini yerine getirecek şekilde yapılması hayati önem taşıyor. Bu konuda pilotlarımızın kişisel olarak sorumluluklarının bulunduğunu, uyumsuzluk halinde ise kişisel olarak sorumlu olacaklarının da bilinmesi gerekmektedir. Dün taslağını sektöre gönderdik. Sadece kurumsal sorumluluk değil, bireysel sorumluluğu da dikkate alan yaptırım ve ceza uygulamalarını yayınladık. Sivil toplum kuruluşlarından, bu taslak yönetmeliğimize katkı yapmalarını bekliyoruz. Burada temel amacımız, sadece şirketlerin sorumlu olduğu hava emniyeti kültüründen bireysel sorumlulukların daha ön plana çıktığı bir sisteme geçiş yapmak istiyoruz.”
SHGM ve THY başta gelecek şekilde havayolu tekellerinin, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki günlük uçuşların 1069’a çıkartılarak rekor kırılmasından övünçle söz etmeleriyle birlikte düşünüldüğünde; uçuş sayısının bu düzeyde arttırılmasıyla hava işçilerine dayatılan, kuralsız çalışma ve yok edilen uçuş güvenliğinin faturasının hava işçilerine çıkarılması oluyor.
Konuyla ilgili olarak, Faruk Sayılır’ın Airkule’de yayınlanan “SHGM affetmez” başlıklı yazısını yayınlıyoruz:
SHGM Affetmez!
Geçtiğimiz günlerde SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin bir gazeteye verdiği demeci Airkule sütunlarından okuyanlar konuyu anımsayacaktır. Bilal Ekşi, havayolu şirketleri ve çalışanlarının denetlenmesi ve gerektiğinde cezalandırılmaları anlamındaki uygulamalarında yapacakları değişiklikten bahisle; “bundan sonra, sadece şirketlere değil, çalışanlara da ceza vereceğiz” diyerek, sektör çalışanlarını uyardı.
Yazının başlığı bile ürkütücü, bir o kadar da ard niyetli. Konuya biraz vakıf olan herkesin kolayca anlayabileceği gibi; baş patron THY ve diğer bazı şirketlerin talepleri doğrultusunda emeği biraz daha cendereye alacak yeni bir dönem başlatacaklar.
Bir an için şeytanın avukatlığına soyunarak, ‘Havayolu ile seyahat eden yolcuların haklarına dair’ talimat taslağının yürürlüğe konarak ‘tehir’ tazminatları döneminin başlayacağını düşündüm. Zira; böyle bir durumda, yetersiz alt yapı ile kontrolsuz büyüme gerçekleştiren yerli havayolu şirketlerinin her yıl tehir konusunda kırdıkları rekorlara ne kadar tazminat ödemek zorunda kalacaklarını tahmin edebiliyor musunuz? Yoksa bu zararı, yeni uygulama ile çalışanlardan keseceği ceza ile mi karşılamayı düşünüyorlar?
Özellikle işlerin yoğun ve çalışma koşullarının insan gücü üzerine çıktığı dönemlerde artan iş kazalarını bu yıl oldukça sık yaşadık. Apronda birbirine çarpan araçlar, devrilip etrafa savrulanlar, uçaklara çarpıp yaralanmalara ve ciddi hasarlara neden olan araçların yaptığı kazalar ve diğerleri. Bunların hemen hepsi, genel müdürün dediği gibi tehirlere neden olmuştur. Ama aslında adı geçmese bile burada patronların asıl dertlerinden biri de; kazalar nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesindeki sorun kadar, bir günah keçisi arayışıdır.
Bu uygulama ile birlikte bir kaza durumunda şirket yerine çalışanının kusurlu bulunması halinde o şirketin sigorta maliyetleri azalacak mı bilemeyiz ama, şirket yöneticileri zararı işçinin komik ücretine haciz koydurarak mı ödeyecekler? Bunun mümkün olmadığını bildiğimize göre o kişi hapse mi atılacak? Geriye bir tek işten atılmak kalıyor ki, patron bunu zaten engelsiz yapıyor.
Başbakanlık Denetleme Kurulu üyelerinin tavsiyesi ile nicelikten çok niteliğe önem vereceklerini söyleyen genel müdür; “Zaten ben de sektörden geldiğim için bu eksikliği fark etmiştim” diyor. Bravo doğrusu! Peki, sayın genel müdür; sendikasızlaştırıp köle gibi çalıştırma amacıyla işyerlerini kapayıp sonra aynı işyerini yine kendi bünyesinde başka bir isimle açmanın sektöre taşıdığı sorunların da farkında mı acaba? Genel müdür, sendikasız, işyeri ve iş güvenliğinden yoksun, niteliksiz ve eğitimsiz aynı zamanda deneyimsiz düşük ücretli insanlardan oluşan bu iş gruplarından ne gibi bir performans değerlendirmesi sonucu bekliyor?
Esas facia uçuş personeli ile ilgili. Çünkü, uygulama doğrudan uçuş güvenliğini etkileyecek. Bizler, kendi yaptığı bir talimata sahip çıkamayan ve patronların karlılık hesaplarına göre bakan imzalı talimatlarının iğfal edilmesine göz yummuş bir SHGM’nin otorite olduğu ülkede yaşıyoruz. Şimdi aynı kurumun genel müdürü “rötara sebep olan pilot ya da teknisyene de ceza vereceğim” diyor. Peki, şimdi size soralım sayın genel müdür; SHT 6A-50’nin, 5 revizyon sonrası paçavraya dönen halini bile sürekli ihlal eden havayolu yöneticilerine ne ceza verdiniz? Şimdi duyar gibi olduğum “para cezası verdik ya!” sözlerinize karşılık bir soru daha sorayım; Bu kadar ceza verdiniz de ne oldu, yöneticiler parayı ceplerinden mi ödediler ve ödediler de ne oldu akıllandılar mı, yoksa hiç sallamadan ceza ödeyip kural ihlali yapmaya devam mı ettiler?
Nitelik konusunu kendine dert eden genel müdüre bir hatırlatma yapalım. Bu ülkenin havayolu şirketleri, yıllarca yazılı bir mesai talimatı ve onaylanmış işletme talimatları olmadan operasyon yaptı. Zaman geldi, uluslararası otorite kibarca ve zamana yayarak hatta gerekçeli deviasyon talepleri ile birlikte artık bu eksikliklerin tamamlanmasını istedi. Gerekli birimlerin ilgilileri oturup, eksik fazla bir şeyler hazırladı. En büyük sıkıntı ise SHGM’ deki teşkilatlanma ve kadro darlığı idi. Zaman içinde bu sıkıntıların çoğu aşıldı. Hatta öyle ki; ulusal otoritemizin yöneticileri Avrupa, şirket yöneticilerimiz ise Dünya ölçeğinde büyük organizasyonlarda görev aldı. Biz de bundan büyük gurur duyduk.
Ama madalyonun öbür yüzünü çevirdiğimizde, sektörün olmazsa olmazı uçuş emniyetinin, gereklerini içeren uygulamaların maliyet hesapları ve işletme sorunları bahaneleri ile es geçildiğini görmekteyiz. Bir çok örneğin olduğu günümüzde yalnızca bir tanesini bilginize sunalım: SHT6A-50, yani uçuş personelinin görev ve dinlenme sürelerini belirleyen talimat. Yine Avrupa Birliği Regulasyonları çerçevesinde, 10.11.2005 tarihli 5431 sayılı SHGM teşkilat ve görevleri hakkında kanuna dayanılarak hazırlanan bu talimat, bir ihmalkarlık ve umursamazlık belgesi olarak SHGM’nin web sitesindeki taslaklar bölümünde duruyor. Nedir yani? Hangi bahane ile taslaklıktan kurtarılıp asli yönergeler arasında yer verilmiyor. Zaten yapılacak yapılıp 5. Revizyon sonrası patronların istediği şekle sokulmamış mıdır?
Daha geçen hafta Bahadır Altan konuyla ilgili tüm gerçekleri yazdı. Ben de ‘REVİZYON’ ve ‘KOMİSYON’ başlıklı eski yazılarımı bir kere daha okudum, değişen hiç bir şey yok. Örneğin THY, geçen yıllar içinde uçak sayısını üçe katlamış, Avrupa’nın en iyi şirketi ödülleri almış, yolcu sayısı artmış, mış mış mış, ama maalesef iddia ettiği büyüklükteki diğer havayolu şirketlerinin disiplin ve kural tanımadaki ciddiyetine zerre kadar yaklaşamamış, aslında böyle bir niyeti de olmamış.
Bu kadar değişim ve yenilik peşinde olduğunu iddia eden THY’de işler, yıllar evvel nasılsa bugün de aynı karambolde devam ediyor. Hele bir de şimdiki korku ortamını ilave edersek ortalık işveren açısından sütliman. Bu da yetmezmiş gibi, şimdi de SHGM’yi arkasına alarak estireceği rüzgara kimse dayanamayacaktır. Haa, “uçuş emniyeti mi?” Boş verin Allah aşkına, siz bunca ödül arasında hiç içinde güvenlik sözcüğünün geçtiği bir ödül alındığını duydunuz mu?
Sayın genel müdür, bu işler zor işler, sorumluluk ister, bilgi ister, deneyim ister, etrafta dolaşıp kemik bekleyen yalakaların dolduruşlarına gelmeyecek kadar ciddi işler. Bilir misiniz? Uluslararası teamüllere göre, çağdaş ülkelerde; havacılık sektöründeki tüm birimlerin hele hele kontrol makamı olan sizin kurumunuz gibi yerlerin üst yönetimindeki kişiler için konu ile ilgili akademik eğitim şart koşulur. Yine web sitenize dönersek; teşkilat şemasında üst yönetimin konuyla ilgili eğitim yapıp yapmadığından vazgeçtik, hangi eğitimleri aldıklarını bile öğrenemiyoruz. Yanlış anlamayın ama, demecinizdeki “ben de sektörden geldiğim için….” demenizden esinlendiğim için hatırlatayım dedim. Böyle bir karar almanız, daha sektörü pek tanımadığınız hissini uyandırıyor. Bu bakımdan siz, varın şu kararınızı bir daha düşünün. Zira sizin vereceğiniz cezalar, şirketlerinkine benzemez. Onlar en ağırı olarak işe son verirler, kişi de gidip başka bir yerde iş bulur. Ama sizin vereceğiniz bir ceza, lisansı elden alma olursa (ki başka ne yaparsınız şu anda bilemeyiz) o kişinin tüm yaşamı kararır.
Bu bakımdan, her zaman tekrar ettiğimiz bir öneriyi yeniden seslendirelim. Dünyada, telaşla, aceleyle, yorgunlukla, hata yapma korkusuyla, iş kaybetme kuşkusuyla ve mutsuzca yapıldığında çok ciddi olumsuz sonuçlara sebebiyet veren mesleklerin başında gelen havacılık sektörünün, sorumluluk ve vebali ağırdır. Eğer, en sorumlu makamdaki siz, gözü paradan başka bir şey görmeyen acımasız kapitalizmin amaçlarına hizmet eder, bunlara dur demezseniz, arkanızdaki güç sayesinde bugün bir sorunla karşı karşıya kalmaktan kurtulabilirsiniz ama, yarın vicdanınız sizi hiç rahat bırakmayabilir.
Ayrıca hava taşımacılığı; havada kebabçı dolaştırmaktan çok, uçuş emniyetinin ön plana alındığı bir kamu hizmetidir. Ve devletin kontrol mekanizmaları, halkının havada cep telefonu ile konuşup, zeytinyağlı dolma yemelerinin değil, sağ salim ve rahat bir şekilde menzillerine ulaşmalarının kontrolunu yapar.