1- 1 Mayıs’a referandumun derinleştirdiği siyasal-toplumsal kriz ve sarsıntılar içinden yürüyoruz. 1 Mayıs ve referandum gündemleri önemli ölçüde iç içe geçecek.
Öyleyse en başa yazalım: Referandum iptal edilsin! OHAL kaldırılsın! Kahrolsun burjuva-faşist diktatörlük!
2- Toplumsal emeğe ve işçi sınıfına yeni ve çok ağır bir neoliberal kapitalist despotik saldırı dalgası kapıdadır.
Kıdem tazminatı hakkının mali sermaye fonlarına devredilerek gaspı, kiralık işçi şirketleri, aşırı düşük ücretli kısmi zamanlı çalışma, taşeronluğun genişletilmesi, kamu emekçilerinin kısmi iş güvencesinin de kaldırılması ve performansa dayalı çalışma rejimi, üniversite ve meslek liselerinin doğrudan sermayeye devri, sağlık ve sosyal güvenliğin özelleştirilmesinin hızlandırılması, bürokrasi ve yargının sermaye için hızlandırılması, sermayenin azami kar ve egemenliğin her türlü gereğinin bürokrasi ve yargı üstünde sayılması…. bu tekelci oligarşik burjuva programının bazı başlıklarıdır.
Türkiye burjuvazinin geniş bir kesimi burjuva-faşist “evet” dayatmasının organizatör ve destekçisi olmuş, emperyalist kapitalist mali sermaye fonları ve Türkiye burjuvazinin geri kalan kesimi de, bu neoliberal sermaye programının hızla uygulanması karşılığında “evet”i satın almıştır.
Burjuvazinin bu programı, mavi yaka/beyaz yaka, kol emeği/kafa emeği demeden, emek gücünün yıkıcı değersizleştirilmesinin hızlandırılması, ücret ve sendikal-sosyal hakların diplenmesi, geçici ve güvencesiz köleliliği ağırlaştırılması üzerine kuruludur.
Burjuva-faşist devlet iktidarının pekiştirilerek yeniden yapılandırılması ile kapitalist ekonomik-toplumsal ilişkilerin yeni dalga neoliberal despotik düzenlemelerle yeniden yapılandırılması bir bütündür. Birine karşı mücadele etmeden diğerine karşı mücadele edilemez.
Öyleyse: Neoliberal sermaye programı, geri çekilsin! Taşeronluk ve her türlü güvencesiz çalışma biçimi kaldırılsın, yasaklansın! Herkese sosyal ve sendikal güvenceli iş ve insanca çalışma hakkı! Parasız, nitelikli eğitim ve sağlık! Toplumsal emeğimiz ve yaşamımız üzerinde banka, borsa, tekel, medya, devlet gasp ve iktidarına hayır! Kapitalizmin ekonomik, toplumsal, siyasal gasp ve darplarına karşı genel grev genel direnişi örgütlemeye! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni, kahrolsun kapitalizm!
3- Burjuvazi ağırlaşan karlılık krizini ve yüz milyarlarca dolarlık borçlarını da toplumsal emeğin, işçi sınıfının, kent ve kır yoksullarının üzerine yıkmaya çalışıyor.
İşsizlik ve işsiz kalma süreleri artıyor. İşçi cinayetleri, meslek hastalıkları, fiziksel, mental, psikolojik iş sakatlanmaları yıldan yıla, aydan aya artıyor. Çalışma süreleri ve yoğunluğu artıyor. Her türlü iş ezici performans sistemine bağlanıyor. Sermayenin fetihçilik iştahı, emek, Kürt, kadın, doğa, insan düşmanlığı artıyor!
Öyleyse: 6 saatlik işgünü, hafta sonu tatili, insanca yaşanacak ücret! Tam kapsamlı işçi sağlığı ve güvenliği! İşyerlerinde işçi denetimi! Performans kaldırılsın! İşçi sınıfının, yaşam alanlarının, doğanın öz savunması için örgütlenmeye! Zamanda ve mekanda özgürlük! İşçilerin birliği halkların kardeşliği! Kürt ulusuna, kadınlara, lgbtilere, göçmenlere özgürlük ve tam hak eşitliği! Halklar arasında savaşa, sınıflar arasında barışa hayır!
4- Referandum öncesinde nisbeten kitleselleşen hayır kampanyaları, referandum sonrasında hayır eylemleriyle, tüm baskı ve saldırılara karşın, direniş ve mücadelenin toplumsal-siyasal meşruluk alanı nisbeten ve fiilen genişledi.
Şimdi bunu bastırmak, daraltmak, geriletmek için saldırıyorlar. Durmaksızın yeni gözaltılar, tutuklamalar, ev baskınları, site engellemeler, şenlik ve festival yasakları, yeni kara propagandalar… “Evet’i meşru görmemek”, “Gezi’ye hazırlık yapmak”, barışçıl eyleme katıldığı veya çağrıda bulunduğu için “halkı isyana teşvik” gibi yeni “suç” icat etmeler.
Öyleyse: Zindanlardaki hayır tutsakları onurumuzdur! Söz, toplantı, örgütlenme ve eylem özgürlüğü! Özgürlük alanları fiili grev, direniş, işgal ve sokak eylemleriyle açılır! Sermaye için değil işçiler için demokrasi! Burjuva-faşist zaptı-rapta karşı proleter devrimci demokrasi!
5- Gerek hayır tepki ve eylemleri, gerekse işçilerin ve yıkıcı işçileştirilme sürecinde olan kesimlerin durmaksızın ağırlaşan çalışma, yaşam ve yönetilme koşullarına karşı hoşnutsuzluk ve tepkileri, artmak ve daha geniş bir meşruluk zeminine sahip olmakla birlikte, örgütsüz, dağınık.
Öyleyse: Çalışma ve yaşam alanlarında, her kesimden işçilerin öz mücadele organları, işçi komite ve meclisleri, 1 Mayıs platformları!
6- AB, TÜSİAD, CHP ve DİSK, liberal/neoliberal mutabakat ve istikrar tellalığı yapıyor.
1 Mayıs’a ilişkin DİSK Başkanlar Kurulu imzalı açıklamada, “Toplumsal mutabakat ve istikrar için emek ve meslek örgütleriyle yeni anayasa çalışması” yapılacağı söyleniyor. Bu “mutabakat ve istikrar anayasası” yapacak “emek ve meslek örgütleri”ne TÜSİAD, CHP, AB de giriyor mu, o söylenmemiş!
Her türlü “mutabakat ve istikrar” söylemi, hayır!ın evet’le mutabakatı hayal ve entrikasından başka bir şey değildir.
Kapitalist diktatörlüğünün cenderesi daraldıkça; kitlelerin yıkıcı sömürü, talan, değersizleştirme ve bastırılmaya tepkileri artıp tutunmaya çalıştıkları her türlü sistem düzeneği ellerinde kaldıkça, AKP-Erdoğan’ın özürcüsü rolünü oynayan sermaye kesimleri, CHP, emek ve meslek bürokrasisine de tepkiler artıkça… kitlelerin büyüyen hoşnutsuzluk ve tepkilerini düzen içinde tutmak ve çürüyen düzenin yaması yapmak içindir bu “mutabakatçılık”.
Öyleyse: İşçi sınıfı, kitleler, ezilen cins ve ulus için gerçek özgürlük yoksa, barış da yok! Sermaye ile de faşist iktidarı ile de “mutabakat” yok! Zehirli kırıntılarınızı değil dünyayı istiyoruz. Başka bir alem istiyoruz!
7- Gezi dahil, dünya çapındaki isyan ve direniş dalgalarında olsun, hayır! Mücadelelerinde olsun, en zayıf ve geriye çekici yanlardan biri, bu direniş ve mücadelelerin ufkunun çürüyen kapitalizm ve cesetleşmiş demokrasisini aşmıyor olmasıdır.
Kitlelerin bu sisteme tüm yönlü tepkileri giderek artmasına ve bunu bir çok bedeli de göze alan direniş ve mücadelelerle göstermelerine karşın, halen, daha ziyade, bu çürüyen ve kendilerini yok ve yük sayan sistem içinde, onu bir nebze “düzelterek” kalma/tutunma çabası içindeler. Oysa:
“Hiçbir reform, hiçbir iyileştirme bu durumu ortadan kaldıramaz. Değiştiremez, çözemez! Yeni bir yaşam perspektifine, yeni bir siyasal, ekonomik, toplumsal sisteme ihtiyacımız var. Bütün hücrelerinden özgürlük fışkıracak, bize sınıfsal, toplumsal ve bireysel kurtuluşu, insanlığın kurtuluşunu getirecek bir yaşam için yeni bir umuda, bir manifestoya ihtiyacımız var. Boyun eğmeden yaşamaya, yalnız sömürülmemeye değil köleliğe, aşağılanmaya karşı da sınıf kinimizi büyütmeye, onurumuzu korumaya, kendimizle ilgisi kararları kendimiz vermeye, bugünü ve geleceği ellerimize almaya, mücadele ederek ve savaşarak özgürleşmeye ihtiyacımız var. Bir devrime, yaşamı bütünüyle yeni temellerde kurma olanağını bize kazandıracak bir devrime ihtiyacımız var. Bu, komünizmdir! Kapitalizmi yıkarak ihtiyacımız olan bu toplumu kurmak için savaşmadıkça kölelikten kurtulamayız!” (KDÖ Mücadele Platformu)
Öyleyse: Yaşasın proleter devrimci 1 Mayıs! Yaşasın sosyalist devrimci işçi konseyleri demokrasisi! Yaşasın komünist devrim!
8- 1 Mayıs’ta Hak-İş Kütahya’ya sıvışıyor, Türk-İş Ankara Tandoğan’da evet dansı yapacak, DİSK de muhtemelen Bakırköy vbye başvurup izin verilmeyince daha da gerilere gidecek.
Öyleyse: 1 Mayıs, uğruna büyük bedeller ödenmiş, özgürlüğün ve işçi sınıfının mücadelelerinin simgesi olan 1 Mayıs alanlarında kutlanır!
Bu alanlar ve kent merkezleri sıkıyönetim altına alınsa da, bunun mücadelesi verilmeli ve aynı zamanda her yer fiili, kitlesel, militan 1 Mayıs alanına çevrilmeli, burjuva-faşist iktidara ve çürüyen kapitalizme bir çizik daha 1 Mayıs eylemleriyle atılmalıdır.