Home » GÜNÜN İÇİNDEN » Marx geri döndü: Teknoloji üzerine bir epilog

Marx geri döndü: Teknoloji üzerine bir epilog

Marx’ın doğum günü vesilesiyle,Howard Zihn’in “Marx Geri Döndü” oyununun sonuna Calwin Hu’nun yazdığı, günümüz teknolojilerine ilişkin Marx ile hayali bir diyaloğu içeren epilogun çevirisini yayınlıyoruz.

[Marx Geri Döndü oyununun sonunda perde kapanırken sahnedeki ışık kararır. Tiyatroda alkış sesleri yükselir. Seyircilerden biri koridordaki bir koltuktan fırlar ve kulise doğru koşar.]

Calvin: [Sahne ekipmanı üzerinde gezinir ve nefes nefese] Bekle, Herr Marx! Henüz gitme! Sorularım var…

Marx: [Ayrılmak üzereyken döner] Üzgünüm evlat. Perde çoktan indi ve ben uzun zaman önce sahneden çıktım.

Calvin: [Ceplerinden iki kutu bira çıkarır] Ama ben bira getirdim.

Marx: [İç çeker ve genişçe gülümser] Pekala, beni yakaladın! Adınız ne? Bana Karl de. [Birayı almak için uzanır] Sorunuzu biliyorum. Benim kuramımın, sizin süslü akıllı telefonlar çağınızda hâlâ geçerli olup olmadığını bilmek istiyorsunuz. Bunu daha önce de çok soran oldu.

Calvin: [Biraları açar ve birini Marx’a uzatır] Yani, evet, internet gibi bizi bilgi yoluyla birbirine bağlayan, hayatımızı bu kadar kolaylaştıran bu teknolojilerle, tamamen farklı bir çağda yaşamıyor muyuz?

Marx: [Koca bir yudum alır] “Farklı” derken neyi kastettiğine bağlı. Bir bakalım… [Calvin’e yukarıdan ve aşağıdan bakar] Yani akıllı telefonun mu var? Bu, telefonların lüks tüketim için olmadığı anlamına gelir! Bunu söyleyebilirim. Bu metayı birçok kişinin borç harç da olsa alabilmesi için, üretim süreci oldukça sömürücü olmalı, yüksek üretkenlik veya muhtemelen her ikisi de olmalıdır. İlki, sistemik baskı altında vasıfsız emeğin işbölümüyle keskin bir şekilde bölündüğünü varsayar. İkincisi, şiddetli rekabetin yönlendirdiği ve değişim değerinde istikrarsızlığa yol açan üretim araçlarındaki hızlı teknolojik yeniliğe işaret ediyor. Söyleyin bana, telefonunuzun piyasada tamamen değersiz hale gelmesi ne kadar sürer?

Calvin: [Henüz içmediği birasını elinde tutarak, hayranlıkla Marx’a bakıyor]. Vay canına.. Karl, sen nasıl…

Marx: Her şeyden önce yemesi, içmesi [birayı yudumlamak için duraklar], barınak ve giysi bulması gereken bir insan toplumunda tarihsel yasalar vardır. Kapitalist üretimin yasaları benim dönemimdeki gibi sizin toplumunuz için de geçerli. Bu yüzden sizi kapitalist üretim tarzının “farklı bir dönemi” olarak inceledim. Elbette, bazılarınızın benzeri görülmemiş bir yaşam standardına sahip olması farklıdır. [Soğumaya hayret edercesine ellerini soğuk biranın etrafına sarar] Ama meselenin aslını hiç kavradınız mı? Örneğin internet nedir? Devletin işleyiş kurallarını koyduğu ve sermaye istediğinde müdahale ettiği piyasa gibi mi? Mülkiyet hakları ve hukukun üstünlüğü ile korunan özel mülkiyet midir? Hava ve su gibi özel mülkiyetin bir biçimi olan devlet mülkiyeti midir?

Calvin: Aslında günümüzde su ve hava da metalaştırılıyor…

Marx: [Avuç içiyle alnına vurur] Ah tabii, yani internet bedava bir mal değil! Veriler, arazilerin çitlenmesi gibi kişilere ait olabiliyorsa, bunun nasıl bir yabancılaştırıcı etkisi olduğundan nefret ediyorum. Fabrikalardaki otomasyon, insanları makinelerdeki parçalara dönüştürüyorsa, İnternet de insanları hayal ürünü birer figüre mi dönüştürüyor?

Calvin: [Arkasında bulduğu bir yere otururken telefonu masaya bırakır] Vay canına, bu benim için çok derin! Tek bildiğim, maddi gerçekliğimizden sürekli olarak dezenformasyon, propaganda ve dikkat dağıtıcı unsurlarla dolup taştığımız.

Marx: Bana öyle geliyor ki, internetiniz sermayenin nüfuz ettiği başka bir alan. Görüyorsunuz, yaygın yanlış nitelendirmenin aksine, sermaye sadece bir miktar para değil, bir toplumsal ilişki ve süreçtir. Sermaye, sosyal ilişkilerimizi şekillendiren sürekli değer hareketidir. Üzerine üç cildin tamamını yazdım, bu yüzden bana katlanın! [bira yudumlar] Sermaye ortaya çıkar ve birçok biçimini dönüştürerek hareket eder -para, üretimde metaya, tekrar paraya ve tekrar tüketim için metaya. Bu asla sorunsuz gitmez. Herhangi bir durma veya yavaşlama, değer kaybı riski taşır. Hareket bozulursa sermaye artık sermaye değildir.

Calvin: Ah! Yani sermaye o aksiyon filmindeki otobüs gibidir; saatte 80 kilometre hızın üzerinde hareket etmeye devam etmesi gerekiyor, yoksa patlıyor.

Marx: [Kaşını kaldırır] Hmm, tabii, neden olmasın… Bu benzetmede ısrar edersen, bu otobüs aslında her zaman hızlanmak zorunda, yani ne olursa olsun çarpacak! Her neyse, anlık iletişiminiz? Bu, arkadaşlarınızla sohbet etmek için iyidir, ancak kapitalist işler için daha da iyidir! Bilgi ve iletişim teknolojisiyle sıkıştırılan zaman ve mekanla birlikte, sermayenin dolaşım sürecindeki tümsekler dengelenir. Artan miktarda erişilebilir veriyle, sermayenin dolaşımını kolaylaştırmak için gelişmiş kredi sistemleri ortaya çıkar. Aynı şekilde, daha fazla işçi ve daha fazla düzenleme endüstriyel sektörler içinde ve arasında işbölümü üretim sırasında koordine edilebilir. Peki ya internetin kendisi? Metalaştırma sadece alıp satmak anlamına gelmez: işçilerin el konulan artı değer üretmesi anlamına gelir.

Calvin: Anladım! Çevrimiçi etkileşimlerimiz, Google için içerik ve veri biçiminde pazarlayacağı metalara dönüşürken, bunu mümkün kılan tüm altyapı, araç ve algoritmaları üreten işçiler de artı değer üretir. Sermaye hepimizin üzerimizde dolaşıyor.

Marx: Google nedir? Neyse, boş ver. Evet, kapitalizm fabrikada veya internette tam da böyle işliyor. Sermaye, emeğe ve emeğin ürettiği her şeye nüfuz eder; kapitalizmde teknolojik yeniliğin de var olma nedeni budur. [Öne eğilir] Calvin, teorik çalışmalarımın gerçek sebebini biliyor musun? İşçilerdir. Kapitalizm altındaki teknoloji, kitlelere karşı nazik davranmadı; mesela bir teknoloji diyelim… [Calvin’in telefonunun logosuna bakar] Elma… meyve sıkacağı, değil mi? Bu nedenle, bir meyve sıkacağı, işçinin elma suyu yapımında üretkenliğini artırır. Üretimdeki emek süresi, dolayısıyla değer azalır; Kapitalist, teknolojide rakiplerine üstün olduğu sürece, kar marjı elde etmek için daha fazla meyve suyunu daha düşük bir fiyata sattığı halde daha çok kar elde edebilir. Teknolojik yeniliklerin kapitalizmde böylesine bir fetiş haline gelmesinin nedeni budur. Ayrıca, geçim için daha ucuz elma suyu, tıpkı telefonunuz gibi, potansiyel olarak işçinin ücretini düşürebilir. Ancak, meyve sıkacağı teknolojisi meyve suyu sıkma işlerinin yerini tamamen alırsa ne olur? Artı değeri üretenin emekçiler olduğundan bahsetmiştim: işçi yoksa, artı değer yok demektir! Kapitalizm çelişkilerle doludur; otomasyon, ortalama kâr oranlarının düşmesine neden olabilir – ki bu da sonunda krize yol açabilir – ama aynı zamanda yedek sanayi ordusunu da devam ettirir. Burjuva iktisatçılarınız hep işsizliği azaltmaktan bahsediyor. Ama siz hiç %0 işsizlik gördünüz mü? Ben görmedim; bağlı olmayan (yani, “ücretsiz”) çalışanlar, sistemin hataları değil, özellikleridir. Sermayenin her zaman hareket halinde olması gerektiği gibi, aynı zamanda her zaman genişlemesi gerekir. Dolayısıyla yoksulluk, hızlı nüfus artışından bile daha hızlı büyüyor; sermaye bunu gerektirir.

Calvin: Lanet olsun! Her yönden kontrol ediliyoruz – arz, talep, ücretler, hatta yeniden üretim!

Marx: Üretimi unutmayın. Görüyorsunuz, işçilerin kendilerine ait fikirleri var ve her zaman emirlere uymuyorlar; benim zamanımda onlara “eller” denirdi çünkü kapitalistler tüm işçilerin ellerden ibaret olmasını isterdi – düşünecek zihinler, hissedecek kalpler, besleyecek ağızlar yok, çalışacak sadece eller . Bu nedenle, kapitalistler ya sizi denklemin dışına çıkaran ya da üretim sırasında emek sürenizi en üst düzeye çıkaran teknolojileri severler – unutmayın, değer zamandır, öyleyse zaman nakittir! – sizin makineyi çalıştırmanızı değil, makinenin sizi çalıştırmasını isterler.

Calvin: Kapitalizmin bu kadar mekanik olmasına şaşmamalı.

Marx: Ve yıkıcı. Sermaye birikimi sonsuza giden bir yol izler. Ama ne doğa ne de emek sınırsızdır. Politikacılarınız barış ve refah müjdesini vaaz etmeye devam ederken neden sürekli askeri yığınak yapılıyor? Yeni pazarlar, yeni hammaddeler ve ucuz emek, teknoloji aracılığıyla şiddetle boyun eğdirilecek.

Kalvin: [Üzgün] Karl, senin zamanında polis coplarla, belki şurada burada bir tüfekle atlara binerdi ve ordular süngü ve top kullanırdı. Paris düştü, Katalonya düştü, Havana zar zor tutunuyor. Bugün dünya işçilerinin şansı ne?

Marx: Sevgili saf Calvin, teknolojinin insanlardan ayrı bir boşlukta var olduğunu düşünüyorsun. İster imha silahları, ister üretimdeki otomatlar veya iletişim için sihirli bilgi kutuları olsun, sürekli üretenlerin işçiler olduğunu unutuyorsunuz. Değer üreten emekçiler olmadan sermaye durur. İyimserliğim, gerçek gücün süslü makinelerde değil, insan emeğinde ve yaratıcılığında yattığı gerçeğinden geliyor. Sömürülen sınıfımızın tamamı (dünya nüfusunun mutlak çoğunluğu) bu karara göre hareket ederse bunun yerine kolektif olarak ve toplumsal ihtiyaçları için üreteceğiz- o kadar. Burjuva toplumu er ya da geç yıkılacak ve proletaryanın zaferi de aynı derecede kaçınılmazdır.

Calvin: [Boş olduğundan emin olmak için bira kutusunu sallar] Karl, bu kadar kararlıysan buna gerçekten iyimserlik diyebilir misin?

Marx: [Gülüyor] Zekice. Mekanik, bilim dışı bir determinist olarak tasvir edildiğimi biliyorum. Ya da benim kapitalizm analizimin teleolojik olduğunu – sanki kapitalizm kendi kendine çökecekmiş gibi. Bu aşağılık gericiler ellerinden geldiğince beni suçlayacaklar çünkü bilişsel uyumsuzluklarını ifşa ediyorum. İdealize edilmiş bir burjuva toplumunun vasatın altındaki vizyonlarını sundular. Toplumun maddi çelişkilerini ve gizli çatışmalarını açığa vuran ben, nasıl idealist oluyorum? Benim teorim, tarihsel materyalizmi de insanın üretken emeği ve yaratıcı eylemi olarak tanımlar. Sınıf mücadelesi alanında, yaratıcılığımız, ustalığımız, sebatımız ve cesaretimiz gibi tarihsel sınıf özneselliği için muazzam bir potansiyel vardır. Kapitalistlerin işgücü piyasasını öngörülebilir kalıplar ve yıkıcı sonuçlarla nasıl düzenlediğini anlattım, değil mi? İşçiler daha yüksek ücretler veya daha kısa çalışma günleri ve özgürleşme talep etmek için greve ve mücadeleye gittiğinde ne olur? [Sesini yükseltir] Sınıf mücadelesinin teleolojik hiçbir yanı yok! Sermayenin hareketini iç çelişkileri ve kolektif eylem bu dengeyi bozar; içinde her şey mümkün! [Sesi alçaltır] İşin sırrı burada – yalnızca maddi olarak zaten bir potansiyel çözümü olan sorunları çözebiliriz. Toplumsal üretici güçlerin gelişimini reddeden, teknolojiyi kapitalist üretim tarzından bağımsız kendinde kötü olarak gören ve kapitalizm öncesi bir toplumsal düzeni putlaştıran romantik bir vizyona geri dönemezsiniz. Giderek daha karmaşık hale gelen bir üretim süreci, giderek daha fazla eğitimli işçi gerektiriyor; sürekli genişleyen bir pazar, giderek daha fazla açık bilgi gerektiyor. İnternet ve diğer şeylerle, işçilerin ne yapabileceğini asla bilemezsiniz; belki bir gün sürekli ıvır zıvırdan sıkılırlar ve Komünist Manifesto’ya bir göz atmaya karar verirler…

Calvin: [Okumaya başlar] Şimdiye kadar var olan tüm toplumların tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir… [Duraksar] Ve bu toplumun geleceği, bizim sınıf mücadelemiz olacaktır!

Marx: [Gülümseyerek] Gördün mü? Artık bir iyimsersiniz!

Calvin: Bu geleceğe doğru, teknolojinin neyi gerektireceğini merak ediyorum. Modern telekomünikasyonun dünya çapında hareketler inşa etmemize muazzam bir şekilde yardımcı olduğunu düşünüyorum, ancak şu anki biçimini -metalaştıran, manipule eden ve dikkati dağıtan bir formdan – gerçek insan bağlarını kolaylaştıran, radikal eğitim sağlayan ve toplu bilgiye erişimi teşvik eden. Her birinin sermayenin hareketini nasıl etkilediğini ve bunun tersini anlamak için teknolojileri analiz etmeliyiz. Devrimci mücadelemizi destekleme ve işçileri özgürleştirme potansiyeline sahip olanları -hepimizin ihtiyaçlarını karşılama, ve kolektif mücadeleyi zenginleştirme araçları- ve insan aklına, emeğine ve umuduna zarar veren diğerlerini yok etme.

Marx: [Onaylayarak başını sallar] Güzel. Bunları arkadaşlarına da anlatarak başlayabilirsin.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*