Home » GÜNÜN İÇİNDEN » Kızıl karanfil: Komün Devriminde enternasyonal işçi ve kadın konseyleri

Kızıl karanfil: Komün Devriminde enternasyonal işçi ve kadın konseyleri

Komün yazınının en yasaksavıcı antolojik ve ansiklöpedik olanları, şöyle bir klişeyi yerleştirmiştir: Ayaklanmayla Paris’te yönetim ele geçirildi, Komün (Konseyi) seçildi/oluşturuldu, şu hataları yaptı bu çığır açıcı kararları ve uygulamaları yaptı, vb. Hayır, hiçbir sosyal devrim böylesine düz bir çizgi izlemez.

Bir kere, devrimci kriz ve sınıf savaşımı koşullarında, işçi-emekçi konseyleri genellikle devrimden/iktidarın alınmasından önce ortaya çıkarlar. Temel sorun, bu konseylerin, sosyal devrim, iç savaş ve iktidar organlarına dönüşüp dönüşmeyeceğidir. İkincisi ayaklanma, ya da ilk ayaklanma ve ilk büyük zaferden sonra bile, en üst Konseyler genellikle ilk elde küçük burjuva reformist ve uzlaşmacıların ağırlıkta ve denetiminde olduğu bir biçim arzedebilir. Yine temel sorun, ikili iktidar koşullarında, sosyal devrimi korumak ve sonuna kadar götürebilmek için, Konseyleri gerçek sosyal devrim, iktidar ve iç savaş organı haline getirebilmek, bunun için Konseylerde en devrimci sınıf ve çizgisinin hakimiyetini tesis edebilmek olacaktır.

Komünde de, silahlı halk milislerinin, işçilerin, emekçi kadınların delegeler konseyleri, Komün Devrimi’nden önce ortaya çıkmış; düzenli ordunun fiilen ilga edilme ve yerini silahlı milisinin alma süreci Komün Devrimi’nden önce başlamış, zaten iktidara el koyma ve Komün Konseyinin oluşturulması, aslen işçi ve kadın konseyleriyle iç içe olan Milis Merkez Konseyi ile mümkün olabilmiştir. Buna karşın, 8 gün sonra yarı seçim yarı delegasyon sistemiyle oluşan ve iktidarın devredildiği Komün Konseyi’nde reformist ve uzlaşmacı eğilim ağır basmıştır. Komün Konseyi ve Yürütme Komitesinin (Hükümet) çok az sayıdaki kararı ve komisyonu (bakanlık) dışında aldığı karar ve yaptığı uygulamaların çoğu, zaten ondan önce ortaya çıkan işçi, kadın ve milis komite ve konseylerinin kararları veya fiili uygulamalarıdır. Komün Konseyi bir dizi önemli karar ve uygulamasına karşın, Komün Devrimi’nin ilerleticisi ve derinleştiricisi olmaktan ziyade, yarı yolda giderek engeli haline gelmiştir.

Komün Devriminin ömrü birkaç ay daha uzun olabilseydi, çok büyük olasılıkla devrimci işçiler, kadınlar ve işçi milisi, mevcut -parlamenterizmden kopamamış ve reformist ağırlıklı- Komün Konseyi ve Hükümetini görevden alma haklarını fiilen kullanarak azledecekler ve daha proleter ve daha devrimcisini kuracaklardı. Sovyet Devrimindeki Şubat Devriminden Ekim Devrimine olan süreç, Komün deneyimine çok şey borçludur.

Şimdi Komünde bu sürecin nasıl yaşandığını, nasıl ve nereye kadar ilerlediği, nerede ve neden durduğunu, böylesine bir devrim sürecinde bile ilk elde reformist, uzlaşmacı ağırlıklı bir Komün Konseyi’nin nasıl mümkün olduğunu, bundan Ekim Devrimine hangi derslerin çıktığını, Komünde bugün açısından halen hangi – işlenmemiş- devrimci derslerin olduğunu incelemeye çalışalım.

Paris Commune_0KOMÜNÜ YARATAN PARİSLİ İŞÇİLERİN YAPISAL ARA GEÇİŞ KARAKTERİ

Komünü yaratan işçi kesimleri, ağırlıklı olarak, zanaat/manüfaktür tarzından kopmaya başlamış, ancak büyük modern sanayi/fabrika işçiliği tarzı düşünce, eylem ve örgütlenme tarzına tam geçiş yapamamış vasıflı bir ara işçi kesimidir. Komünün çığır açan ileri yönlerinin de, iç sınırlarının da, arka plandaki sınıfsal yapı ve bileşimindeki temeli budur.

Komünde, Halk Milisinde, öz savunma komitelerinde, Enternasyonalde yer alan, Komün için savaşan ve ölen işçilerin çalıştıkları işler ve mesleklerine bakıldığında çoğunluğunun şu tarz olduğu görülür: Mürettip, mücellit, inşaat işçisi, demirci, oymacı, dantelci, sırmacı, tabakhaneci, marangoz, bronz işleyicisi, fırın işçisi, makinist, hizmetçi, yanaşma, vd… Paris’in en dış çeperinde ve uzak kasabalarında tutulan aralarında 2 bin kişilik fabrikaların da olduğu, büyük modern sanayi fabrikası işçilerinin ise Komün’de yer alışı eğer hiç değilse, çok sınırlı ve zayıf kaldı.

Paris katliamından sonra tutsakların kayıtlara geçirilmiş olan 10137’si arasında 29 Komün Konsey üyeliği, 49 Milis Merkez Konseyi üyeliği, 225 Milis subayı, 1942 küçük subay, 7418 Milis vardı. Sıkıyönetim mahkemelerin bu tutsakların mesleklerine göre çıkardığı bir istatiği, Komünün hem sınıfsal bileşimi (işçilerin ezici ağırlığı) hem de Komünde yer alan işçi kesiminin sınırları açısından çok net bir fikir verir:

2901 gündelikçi, 2664 çilingir, 2293 duvarcı, 1659 marangoz, 1589 ticaret müstahdemi, 1491 kunduracı, 1065 yanaşma (bazıları kadın hizmetçi), 863 badanacı, 819 mürettip, 766 taç yontucusu, 681 terzi, 636 mobilyacı, 528 mücevharat işçisi, 389 doğramacı, 347 deri işçisi, 283 heykeltraş, 227 tenekeci, 224 dökümcü, 210 şapka işçisi kadın, 206 dikiş işçisi kadın, 193 sırmacı, 182 kakmacı, 179 saatçi, 172 yaldızcı, 159 duvar kağıtçısı, 157 kalıpçı, 124 mukavvacı, 106 ciltçi, 106 öğretmen, 38 müzik aleti yapımcısı…

Aralarında büyük fabrika işçisi çok azdır, en büyüğü 100-150 kişilik fabrikalar ise kapanmış ve işçileri uzun süredir işsizdir, işçilerin tamamına yakını küçük fabrika (manifaktür), atelye işçisi ya da evde çalışan vasıflı işçi ve zanaatçılardır. Aralarında, en düşük ücretli fabrika işçisinden daha düşük kazanabildiği ve borç içinde olduğu halde, kağıt üzerinde kendini vasıf ve üretim aletlerinin sahibi sanan epey çok sayıda zanaatçı ve evde çalışan vasıflı işçi de vardı. Komünde sömürü ve ücretli köleliğin kaldırılması fikrinin varlığına karşın, Proudhoncu ütopik-reformist; bedava veya ucuz krediye dayalı üretici ve tüketici özerk mesleki birlik ve kooperatiflerin organizasyonuna bağlanması, özel mülkiyetin kaldırılması fikrinin güçlü bir zemin bulmamasının önemli bir nedeni budur. Yine ekonominin federal (her meslek ve dalın özerk olacağı) organizasyonu fikri, bu meslek ve işler arasında henüz güçlü bir entegrasyonun gelişmemiş oluşunun ifadesiydi.

Büyük modern sanayi fabrikaları 1848-71 döneminde Fransa’da da ortaya çıkmış ve hızlı bir gelişim göstermeye başlamıştır. Ancak büyük sanayi fabrikaları, madenler, liman ve tersanelerin çok büyük bölümü Paris’in en dış çeperinde, kasabalarında ve diğer sanayi şehirlerindedir. Fransa egemen sınıflarının sınıf bilinci, tıpkı daha önce Paris’in kargacık burgacık sokaklarını dümdüz edip barikat savaşını zorlaştırıp düzenli ordunun hareketini ve top ateşini kolaylaştırmış olması gibi, hızlı gelişen büyük modern sanayi fabrikalarını da Paris ve varoşlarının dışında tutacak kadar uyanıktır! Daha 1930’lardaki Lyon dokumacı ayaklanmalarından çıkardıkları stratejik sınıf savaşımı odaklı burjuva mekan-politiğin sonucu budur! Bu ne yazık ki Paris Komününün daha ileriye gidememesinin önemli nedenlerinden biridir.

Zaten zanaat ve manüfüktür tarzı ütopik özerkçi-reformist sosyalizm anlayışının ifadesi olan Proudhonculuğun veya dar sektçi kadro hareketi olan Blanquiciliğin büyük fabrika işçileri diye bir derdi olmamasında şaşılacak bir şey yoktur. Ancak Enternasyonalin büyük fabrikaların örgütlenmesine yönelmemiş olması, büyük bir zayıflıktır.

1871’de Paris işçilerinin bilinç ve örgütlenme tarzı, vasıflı fakat dar zanaat/manüfaktür geleneği ile büyük modern sanayi fabrikası vasıfsız/yarı vasıflı kitle-işçiliği arasında bir yerde, birincisinden ikincisine ara-geçiş sürecindeydi. İlki ağır bastığı ölçüde Proudhonculuğa ve demokratik cumhuriyetçiliğe tabi oldular, ikincisinin dinamikleri ölçüsünde daha kolektif merkeziyetçi işçi demokrasisi tutumu aldılar, fakat genellikle ikisinin arasında bir yerde, iki eğilimi de içinde taşıyan bir tarzda hareket ettiler. Parisli işçiler arasında ekonomi alanında Proudhonculuğun siyasal planda sol-jakoben Blanquiciliğin hegemonik etkisinin büyük ölçüde etkisinin sürdürüyor olmasının en önemli arkaplanlarından biri budur. Paris Komün Devrimiyle birlikte Proudhonculuk ve Blanquizmin tarihe karışması, onda çok küçük bir azınlık olabilen Marksist bilimsel sosyalizm anlayışının önünün açılması, yalnız burjuva demokratik cumhuriyetin değil büyük modern sanayinin de egemenliğinin tam tesisine ilişkindir.

1860’lı yılların sonlarında ilk büyük işçi grev ve mücadeleleri Paris dışındaki büyük sanayi şehirlerinden gelmiştir. Ancak bu şehirlerde Enternasyonalin etkisi Lyon ve Marseilles dışında sınırlı etkisi dışında yoktu. Paris’in merkezi ve ilçelerinde 25 şubesi olan Enternasyonal, Lyon ve Marseilles’e ancak Mart 1870’te ayak basıp bir şube açabilmiş, örgütlenme çalışmaları çok sınırlı kalmıştı.Yine de Paris Komünüyle birlikte, tamamı birkaç gün içinde ezilmiş de olsa, birkaç günlüğüne işçi komünlerinin ve barikatlarının kurulduğu şehirler, başta Lyon olmak üzere 4 büyük fabrika şehriydi.

Paris-Commune-workersKomün’den işçi sınıfının bugünkü dönüşüm sürecine

Bu konunun büyük önemi şuradan gelir: Büyük siyasal-toplumsal sarsıntılar ve savaşımlarla büyük tarihsel dönüşüm dönemleri, aynı zamanda işçi sınıfının büyük yapısal-bileşimsel-anlayışsal dönüşüm geçirdiği dönemlerdir. Benzer bir süreç Amerika’da 8 saatlik işgünü (1 Mayıs) hareketinde yaşanmıştır. Orada da başta greve ve siyasal mücadeleye karşı çıkan zanaatçı tarzda başlayan Emeğin Şovalyeleri, sayısız militan grev ve hatta silahlı mücadeleyi içeren dünyanın en büyük sendikal ve siyasal kitlesel-işçi hareketine doğru dönüşüm geçirmiş, ama öncüllerinden, küçük burjuva/ara sınıfçı anarşizan karakterinden tam kopamamıştır. İster Amerika’daki 8 saatlik işgünü hareketi, isterse Fransa’daki Paris Komünü, yani dünya proletaryasına 1 Mayıs’ı ve konseyleri armağan eden bu dünya-tarihsel iki devrimci sınıf hareketi, bir ve aynı zamanda işçi sınıfının içsel dönüşüm ve bir durumdan yeni ve daha yüksek bir duruma geçiş sürecinin ifadesidirler. Ancak 1 Mayıs ve Komün’ledir ki, bunlarda dahi etkisinden tam sıyrılamamış oldukları küçük burjuva/ara sınıfçı dar yerelci/özerkçi tarzı geride bırakmaya başlamış, kolektif, evrensel, büyük modern sanayi işçiliğinin yeni düzlemine doğru geçişin önünü açtı.

Günümüzde ise işçi sınıfı, bu kez, büyük sanayi fabrikaları ile sınırlı dar hiyerarşik (ve bürokratik) örgütlenmeden, kadın-erkek, sanayi-hizmet-büro, kafa emeği-kol emeği, genç/öğrenci-yetişkin, yerli-göçmen yeni, daha geniş ve daha yüksek bir yapı, bileşim, bilinç, örgütlenme ve mücadele anlayışına doğru sancılı bir tarihsel geçiş sürecindedir. Fabrikalarda ortaya çıkan taban iradesi ve fiili grev, işgal, direnişler kadar Gezi’nin tabanını oluşturan – henüz ara sınıf formu içindeki- yeni kent işçisi kitleleri, bunun göstergesidir. Bu yüzden Amerika’da 8 saatlik işgünü (1 Mayıs) ve Fransa’da Komün hareketleri, evrenselliğiyle, Gezi’nin tabanını ve ağırlığını oluşturmakla birlikte henüz sınıf karakteri görünmeyen yeni işçi kitlelerinin ilerki gelişim safhalarına ilişkin önemli ipuçları verir. Gezi Parkı ve forumlar, elbette komün/konsey değildi, fakat yeni işçi ve kitle demokrasisi ve savaşım örgütlenmelerinin de bazı tohumlarını taşıyorlardı. Gezi isyan ve direnişinin doğurduğu kitle/sokak meclisi ya da forumlarının temel sorunlarından biri, alan, saha, işyeri, okul, mahalle öz örgütlenmelerine dayanmıyor oluşlarıydı. Fakat Türkiye’de sınıfsal-toplumsal mücadelelerinin gelişim yönü (bugünden işçi katliamlarına, kadın cinayet ve tecavüzlerine karşı bazı ipuçlarının göründüğü gibi) işçi, kadın, öğrenci vd öz savunma komite ve meclislerinin gelişimine doğrudur. Gelecekte daha büyük sınıfsal-toplumsal isyan ve mücadele koşullarında ortaya çıkabilecek konseyleri de kendinde şeyler olarak değil, sınıfın ve kitlelerin içindeki bu öz savaşım ve demokrasi organlarıyla bağıntısı içinde düşünmek gerekir.
5279590694_3b80557e50_z
KOMÜN DEVRİMİNİN ENTERNASYONAL KARAKTERİ

Uluslararası İşçi Birliği; I. Enternasyonalin temel çizgileri:

1. İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadelesinin ilk kez enternasyonal karakterinin pratik olarak kavranmasına ve örgütlenmesine yönelmesi.
2. Zanaatçılık döneminden kalma en fazla birkaç yüz vasıflı işçiyi kapsayan dar mesleki dernek tarzı örgütlenmelerden binlerce, daha sonra giderek yüzbinlerce işçiyi kapsayacak kitlesel işçi sendikacılığına ve sendika federasyonlarına geçişi sağlaması.
3. İşçi sınıfı içinde geniş bir etkiye sahip olan, siyasal mücadele ve iktidar sorununu reddeden, Proudhoncu “barış ve karşılıklı yardım” öğretisini Fransa işçi sınıfının öncü kesimleri içinde geriletmesi. İşçi sınıfı içindeki ütopik-reformist akımlarla mücadele içinde Marksist fikirlerin uluslararası planda yaygınlaşmasını sağlaması.
4. İşçi sınıfının sendikal, siyasal, toplumsal ve ideolojik mücadeleleri arasındaki kopmaz bağı kurması ve geliştirmesi.
5. O güne kadar ki dar siyasal devrim anlayışını, programatik olarak ekonomik ve sosyal devrime doğru genişletmeye ve derinleştirmeye başlaması.
6. Sınıf mücadelesininin uzanımını proletarya diktatörlüğüne doğru genişletmesi ve sınıfların kaldırılması nihai amacına bağlaması.
7. İşçi sınıfının salt çalışma ve yaşam koşulları ile sınırlanmayıp toprak sorunu, ulusal sorun, savaş ve iç savaş sorunları, (köylülük ve toprak sorunu dahil) sınıf ittifakı sorunları, demokrasi ve iktidar sorunu gibi kritik sorunlarda siyasal bilinç ve tavrını geliştirmeye çalışması. İşçi sınıfının siyasallaşması, devrimci sınıf mücadelesi ve Paris Komününe giden yolda önemli bir rol oynaması.
8. İşçi sınıfının ilk enternasyonal parti ve programının nüvelerini oluşturarak, bağımsız sosyalist işçi parti ve programlarına giden yolu açması.

I. Enternasyonal, Marksizm ile sendikal ve kısmi demokratik mücadele anlayışı, Proudhoncu karşılıklı yardımcılık, Blanquici yurtsever (ulusalcı-halkçı) devrimci demokratizm, Bakuninci anarşizm, Lasalcı devletçilik arasında eklektizm ve mücadele içinde (Paris Komününe giden devrimci sınıf yolunu açan Basel 4. Kongresi hariç) güçlü bir birlik, güçlü bir mücadele program ve ideolojisi oluşturamadı. Marksistler ile Blanquiciler 1848 devriminde olduğu gibi, 1 Enternasyonal ve Komün Devrimi sırasında bir ara (Proudhonculuğa karşı) birbirine yakınlaştılar, Marx sayısız kez Blanqui ile görüşmek istedi, ancak Blanqui’nin dar sekt tutumu, jakobenizm ve yurtseverliğe doğru kayması nedeniyle bu ittifak gerçekleşmemişti. Paris Komünü ve Konseyinde, 1. Enternasyonal üzerinden olan gelişimi dışında, pratik-taktik etkisi sınırlı küçük bir azınlık olan Marksistler ile sol Blanquiciler arasında bir ittifak gerçekleşebilseydi, Komünün kaderi oldukça farklı olabilirdi. Buna karşın Enternasyonal, işçi sınıfının, mutlakiyetçi rejimlerle de mücadele koşullarında, burjuva ve küçük burjuva halkçı-ulusalcı demokratizmin hegemonik etkisinden kendi bağımsız sosyalist ideoloji ve örgütlenmesiyle (demokrasi mücadelelesinde de) önderleşmesine doğru giden yolda, sıçratıcı bir moment oldu. Rusya’da Bolşevikler mutlakiyetçi rejim altındaki mücadele koşullarında, demokrasi mücadelesini burjuvazi ve küçük burjuvaziye bırakmadan, tam tersine onlara karşı da mücadele içinde sosyalist önderliğini yapabildilerse, bunda I. Enternasyonal ve Paris Komünü deneyiminden öğrenilenlerin etkisi belirgindir.
2552434
Federal İşçi Konseyi

Komün’ün bir diğer can damarı, Enternasyonal İşçi Birliği ile yakın etkileşimli, bazısı iç içe doğmuş işçi sendikalarıydı. Bürokratik sendikalar değildi, gizli işçi dernekleri ve komitelerinden doğup kitleselleşmeye başlamış devrimci işçi sendikalarıydı. Ancak en eskisi birkaç yıllık işçi sendikalarının Komün Devrimi sürecinde, en büyüklerinin dahi birkaç bin işçiyi kapsayabildiğini not edelim. Başta Makinistler Sendikası, Metal İşçileri Birliği ve Mühendisler Sendikası olmak üzere bir dizi sendikanın işçi toplantı ve kararlarında Enternasyonal’in karar ve yönergeleri yankılanır. “Komünün amacının salt siyasal değil ekonomik kurtuluş olması gerektiğini” belirtirler, “ekonomik kurtuluşun, daha iyi ücretlerle değil ücretliliğin kaldırılmasıyla, işçilerin ortak sorumluluğuyla sağlanabileceğini” söylerler, “Köleliliğin son artığı olan insanın insan tarafından sömürülmesine son verilmesini, bunun için işçi birliklerinde işçilerin ortak sorumluluğa sahip olmasını” isterler. (Ortak/kolektif mülkiyet ve yönetim yerine “ortak sorumluluk” oldukça muğlak, Proudhonculuğun kalıntılarından biridir.)

Bunlar aynı zamanda Komünün Emek Örgütlenmesi Komisyonu’na gönderdikleri delegelerle alınmasını istedikleri kararlardı. Komünün sonraki, patronları tarafından terkedilmiş fabrikalara işçileri tarafından el konulması ve işletilmesi, Louvre Müzesinin bir işçi konseyinin yönetiminde savaş malzemeleri üreten bir fabrikaya dönüştürülmesi, fabrika cezalarının kaldırılması, iş saatlerinin kısaltılması, işçi sağlığı, iş güvencesi, kadın ve çocuklar için gece çalıştırılmasının kaldırılması gibi bir dizi kararının, sendika ve Enternasyonal delegeleri tarafından çıkartılması sağlanmıştı.

20 Ocak’taki başarısız ayaklanma girişiminden sonra Enternasyonal ve İşçi Sendikası delegelerinin birlikte oluşturduğu Federal İşçi Konseyi, Bölge Asayiş Komiteleri ve Konseyi temsilcilerinin de katılımını sağlayarak bir ilk deklarasyonunu yayımlamıştı: “Yeni iktidarda işçiler de olmalıdır” diyordu: “Bu reddedilenler partisi tarafından yeni bir dünya adına sunulan adaylarımızın listesidir” diye, Blanqui, Garibaldi, Ranvier gibi tanınmış az sayıda devrimcinin yanısıra, aralarında tamirci, terzi, marangoz, doğramacı, kunduracı, oymacıların… olduğu devrimci işçi delegelerini sıralıyordu:

“Fransa kendisini yeniden inşa etme sürecindedir. İşçiler yeni düzende yerlerini bulmak ve almak hakkına sahiptir. Sosyalist devrimci adaylıklar, Cumhuriyetin varlığının tartışılmasının reddedilmesi, işçilerin politik güce erişiminin gerekliliğinin onaylanması, oligarşik hükümet ve endüstriyel feodalizmin devrilmesi anlamına gelir.”

Bu işçilerin sosyalist devrimci sınıf olarak yerini aldığı bir demokratik devrim programıdır. Ancak işçi sınıfının demokratik devrimde yer almak ve öncü inisiyatif dışında bağımsız önderliği sorunu, demokratik ve sosyalist görevler arasındaki ilişkiler, sınıf ittifakları sorunu, henüz oldukça muğlaktır.

İşçi Konseyi delegele adaylarının 3’te ikisi daha sonra Komün Konseyinde yer alacaktı. Bu da Komün’den önceki, Milis, Kadın, Enternasyonal ve İşçi delege Konseylerinin iç devrimler zincirinin bir halkasıydı. Açık ve net olmalı: Devrim gökten inmez, bir sosyal devrim süreci, devrimin tüm sınıfsal-sosyal bileşenlerinin her birinin kendi içinde, bilinç ve örgütlülük olarak gerçekleştirdikleri devrimci nitel sıçrama süreçleriyle ilerler!!
220px-Jaroslaw_Dabrowski
Komün Devrimi enternasyonaldir ama, …

Komün Devriminin her türlü faaliyet ve örgütlenmesinde, sayısız sıra neferinden en üst organlarına ve askeri önderlerine kadar farklı uluslardan binlerce işçi ve devrimci de en etkin biçimlerde yer aldı.

Komünün enternasyonal karakterinin başlıca dinamikleri şunlardı: Avrupa’nın diğer ülkeleri ve Rusya’dan siyasi sürgün veya siyasi mülteci olarak Paris ve Fransa’da bulunan devrimciler. 1. Enternasyonal’in diğer ülkelerdeki örgütlenmelerinin gönderdiği devrimci işçiler. Özellikle 1860’ların başından itibaren tüm Avrupa’da ve Rusya ve Amerika dahil dünya çapında mutlakiyetçi veya köleci rejimlere karşı, devrimci hareketlerin, ayaklanma ve iç savaşların yaygınlaşmasıyla Cumhuriyetin Avrupa ve dünya çapında kazanılması ve kazanıldığı yerde korunmasının uluslararası bir ülkü haline gelmesi; çok sayıda ülkeden binlerce devrimci Cumhuriyet savaşçısının Bismark, Bonapart ve Thiers monarşist rejimlerine ve Papalığa karşı Paris’i ve Cumhuriyeti savunmaya koşması. Burjuva ulus formunun gelişiyor olmasına karşılık henüz kemikleşmemiş olması.

Komün Devriminin de, Karşı-Devrimin de en başından itibaren Uluslar arası bir karakter taşıdığı, dolayısıyla Fransa’da İç Savaşın da, İşçi-Halk-Cumhuriyetçi Devrim ile Burjuva-Monarşist Karşı-Devrim arasında Uluslar arası bir İç Savaş niteliği taşıdığı kesindir. Görünüşte birbiriyle savaş halinde olan Fransa ve Prusya burjuva-monarşist devletleri ve orduları Paris Komününü ezmek için birlikte hareket ettiler ve Rusya’daki Çarlık devleti tarafından da desteklendiler. Rus Çarı, Alman İmparatoru Bismark’a Komünün bastırılmasında her türlü desteği vermesi için baskı yapmış, Fransa ve Almanya’nın Komüne karşı birlikte harekatının örgütlenmesi için bizzat aracılar göndermişti! Çarlık, Fransız-Rus devrimcileri arasındaki tarihsel ve yakın etkileşimi çok iyi biliyor, Fransa’daki bir devrimin hızla Polonya, Macaristan ve Slav ülkeleri üzerinden Rusya kapısına dayanmakla kalmayıp, çok geçmeden Rusya’nın içinden de patlayacağını pek güzel görüyordu! Rus Çarı, Alman İmparatoru ve tüm gerici rejimler zaten 1860’larda İspanya, İtalya, Polonya ve Macaristan’daki ayaklanmalardan muzdaripti, büyük ülkelerden birinde güçlenen bir devrimci akımın hızla diğerlerine yayılmasından rahatsızdı (örneğin Rusya’da devrimci narodnizm, Fransa’daki Blanquicilikten esinlenen ve Fransa’daki Rus mültecileri tarafından Rusya’ya taşınan bir akımdı, keza Bakununcilik, Fransa’daki Proudhonculuğun radikal versiyonuydu!), Uluslararası İşçi Birliği’nin Rusya dahil tüm ülkelerde hızla örgütlenmesi de, korkularının üstüne tüy dikiyordu! Fransa’nın kanlı cüce hükümetinin Komün Devrimini ezmesi Bismark, Çarlık, Papalık, tüm monarşist, otokratik ve İngiltere dahil burjuva emperyal rejimlerin mutlak desteği olmasa, mümkün olmazdı. Fransa’da en az 40 bin kişinin kıyılmasının, diğer ülkelere de yayılan 50 bin kişiyi bulan tutuklama ve işkence seansları, sıkıyönetimler, kovuşturmalar, Enternasyonal’in yasaklanmasının arkasında işte böyle bir Uluslar arası karşıdevrim birliği vardı.

garibaldiAvrupa ve Rusya’dan binlerce Enternasyonalci, devrimci işçi ve devrimci Cumhuriyetçi ise Komünü savunmaya koşmuştu. En büyük grubu Belçika’dan gelen devrimci işçi ve Cumhuriyetçiler oluşturuyordu. Özel bir birim oluşturarak Komün Konseyi’nin direktifi altında çalıştılar ve savaştılar. İkinci büyük grubu, efsane İtalyan devrimci cumhuriyet savaşçısı Garibaldi ve “Kızıl Gömlekliler” olarak tanınan silahlı milis müfrezeleriydi. Üçüncü büyük grubu Polonya’da 1863 ayaklanmasına katılmış Polonyalı devrimci işçiler ve ayaklanmanın askeri milis önderlerinden Dombrowski’ydi. Jaroslaw Dombrowski Paris milisinin en yüksek askeri komutanlarından biri olmuş ve milis onun önderliğinde en güçlü savaşlarını vermiştir. Macar Leo Frenkel, Paris Komün Konseyi Yürütme Komitesi’nin dünyada bir ilk olan Çalışma Komisyonunun (Bakanlık) başkanlığını yapmıştı. Çalışma Komisyonu onun önderliğinde en ileri ve en etkin Komün komiserliği olmuş, en etkin işçi komiteleri ve konseyleri örgütlemiş ve hepsiyle birlikte çalışmıştı. Kadınlar Birliği ve Merkez Konseyinin kurucusu ve önderi 20 yaşındaki Rus devrimcisi Elisabeth Dimitrieff’ti. Komün Konseyi ve Yürütme Komitesinin patronları tarafından terkedilmiş fabrika ve atelyelere el konulması gibi görece daha ileri kararlarının bir dizisi, onun Kadınlar Konseyi adına imzasıyla Komün Konseyi ve Yürütmesinden istediği önergelerine dayanır. Ve Paris’te Komün için çalışan, savaşan, Yunanistan’dan İspanya’ya, Hollanda’dan Rusya’ya kadar sayısız enternasyonalist işçi ve devrimci… Paris’te Fransa’nın sömürgelerden oluşturduğu taburlar arasında bazı Kuzey Afrika askerleri de Komün’ün safında geçmişti. Komün’de yer alan 3 Osmanlı vatandaşı bile vardı!

Paris Komünündeki enternasyonal devrimci işçi ve cumhuriyetçi taburlarının bir benzeri, ancak 60 küsur yıl sonra İspanya İç Savaşında, faşist karşıdevrim ordularına karşı savaşta görülebilecekti. Enternasyonal, çok sayıda ülkede Komünü desteklemek ve sonra katliamı lanetlemek için çok sayıda büyük işçi gösterileri düzenlemişti, diğer devletleri Komünü tanımaya ve katliamı kınamaya zorlamaya çalışmıştı. Yunanistan’da ilk önemli isyanlardan biri “Yaşasın Paris Komünü, Kahrolsun Osmanlı İmparatorluğu!” sloganıyla örgütlendi. Paris Komünüyle birlikte Fransız sömürgesi Cezayir’de de ayaklanma çıktı, başta Louise Michel olmak üzere, Komünarlar Komün Devrimi ile ayaklanan Cezayir halkı arasında destek ve dayanışma örgütlemeye çalıştı. (Ancak ne yazık ki yurtsever ve reformistlerin ağır bastığı Komün Konseyi, Cezayir ayaklanmasını gündemine almadı!)

Enternasyonal, Fransa-Almanya savaşına karşı, Marx’ın yazdığı iki tarihsel bildirge yayınlamıştı. İlki Fransa saldırısına karşı Alman işçi ve halkını savunma savaşına (askeri ve demiryolu teknolojisi ve manevra kabiliyetindeki üstünlüğü nedeniyle savaşı Almanya ordusunun kazanacağını öngörerek, Fransa’yı işgal etmemeye), Fransa işçilerini ve halkını ise Bonaparte rejiminin emperyal saldırganlığına karşı mücadeleye; Almanya orduları Fransa’ya girdikten sonra ise Fransa işçilerini ve halkını savunma savaşına, Alman işçilerini ve halkını ise Bismark’ın Fransa’ya işgal ve dayatmalarını geri çekmesi için mücadeleye çağırıyordu. Enternasyonal’in her iki bildirgesi de, burjuva-gerici savaşa karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği savaşımının öncüllerini ortaya koyan tarihsel bir öneme sahiptir. Savaşın başlarında Almanya’da burjuvalar ve küçük burjuvalar şovenist gösteriler yaparken, daha sonra Almanya Fransa’yı işgal ettiğinde Alman işçilerin Fransa işçileri ve Komün ile dayanışma ve en sonu Komünün katledilmesine karşı militan çatışmalı gösteriler örgütlemesi, Enternasyonal’in ve işçi sınıfının karşıdevrimci savaşa karşı tutumunun en önemli kazanımı ve tarihsel miraslarından biridir.

Sonraki dönemde, kapitalizmin tekelci emperyalist aşamaya geçişiyle birlikte, burjuva milliyetçi-devletçiliğin kemikleşmesi, İngiltere’de olduğu gibi bir işçi bürokrasisinin ve aristokrasisinin ortaya çıkması, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin emperyalist savaşta ulusal savaş kredilerini destekleyen korkunç ihaneti ve sosyal şovenist ve reformist işbirlikçilik, 2. Enternasyonal’in çöküşüne yol açacaktır. Rusya’da Lenin/Bolşevikler ise emperyalist gerici savaşı, devrimci iç savaşa çevirme doğrultusunda, (2. Enternasyonalin çürüyerek tarihten silmeye çalıştığı) 1. Enternasyonal’in yapıtını ve Komün Devriminin enternasyonalist karakter ve mirasından çıkardıkları devrimci dersleri bu açıdan da ileriye taşıyacaklardır. Lenin’in 1. Emperyalist Dünya Savaşı ve Rusya Devrimi açısından Komün Derslerini yeniden değerlendirirken, Komün’de Blanqui dahil “yurtseverlik”, yani ulusalcı-halkçılık ve halkçı-ulusalcı eğilimleri temel sorun olarak koyması ve net sınır çekmesi (ki Lenin bahsetmemiş olmakla birlikte, reformist-yurtsever ağırlıklı Komün Konseyi’nin Cezayir ayaklanmasına “ilgisizliği” de bunun bir belirimiydi!), buna karşılık 1. Enternasyonal’in savaşa karşı tutumunu ve Komün Devrimi’nin enternasyonal karakterini sahiplenip ileriye taşıması, çok önemlidir.
tumblr_m14nrw5Znk1qap9gno1_500
Paris Komününden günümüze enternasyonalizm

Peki günümüzde, Paris Komününün enternasyonalizm açısından ileri ve geri yönlerini nasıl değerlendirebiliriz? Paris Komünü burjuva ulus devletlerin oluşum sürecinde gerçekleşmiş bir devrimdi. Bu yüzden hem halkçı-ulusalcılık hem de proleter enternasyonalizm eğilimlerini içinde taşıyordu. Daha sonra Bolşevik devrimin büyük atılımına karşın, 2. Enternasyonalin şovenist işbirliği ihaneti, Sovyet devriminin yaşadığı ağır sıkışma ve sınırlılıklar, 2. Emperyalist Savaş ve Nazizm işgali gibi koşullarda, geleneksel sosyalizm ulusalcılığı tam aşamadı. Günümüzde ise küresel tekelci kapitalizm ve mali oligarşisi temelinde, burjuva ulusların ve ulus devletlerin çözülme eğilimi, yani belli bir özerkliği de içeren bir üst düzeyde ekonomik ve siyasal entegrasyon süreci hızlanmaktadır. Ulusal farklar, ayrıcalıklar, egemenlik ve hiyerarşi elbette ortadan kalkmış değildir ve kapitalizm koşullarında kalkmaz, binbir türlü yöntem ile kapitalist mali oligarşik azami birikim ve azami egemenliğin koşullarından biri olarak durmaksızın (yeni durum içinden) yeniden üretilmekte, restore edilmekte, tahkim edilmeye çalışılmaktadır.

Leó_FrankelUlusalcı-halkçılık ya da halkçı-ulusalcılık, günümüzde de son küresel kriz devresindeki çok sayıda isyan ve direniş dalgasında isyan simgesi olarak ulusal bayrakların kullanılmasından görüleceği gibi, kitleler içinde halen güçlü bir etkiye sahip olmakla birlikte, bu gemi de artık su kaçırmaya başladı. Paris Komününde bir noktaya kadar başı çeken ulusal bayrağa karşı kızıl bayrağın ortaya çıkması ve hakimiyeti, sembolik olmanın ötesinde çok önemli bir sınıfsal-siyasal programatik ayrımın ifadesiydi: Dar siyasal devrim ve burjuva demokratik cumhuriyetçiliğe karşı toplumsal devrim ve (sosyalizmin ilk belirimlerinin de olduğu) işçi-emekçi devrimci demokratik cumhuriyet istemi! Küreselleşen isyan ve direniş dalgalarında neoliberal burjuva oligarşik rejim ve demokrasilere karşı henüz oldukça bulanık ve eklektik de olsa “gerçek ve aşağıdan demokrasi” eğiliminin, yanısıra neoliberal kapitalizm karşıtı sınıfsal-toplumsal mücadele istemlerinin uluslararası planda yaygınlaşması, bu tarihsel eğilimin bir göstergesidir.

Ancak kuşkusuz proleter sosyalist devrimci küreselciliğe doğru daha alınacak uzun bir yol, çetin savaşım eşikleri vardır. Bu yalnız “ideal burjuva demokrasisi” veya “katılımcı, çoğulcu, özerkçi, müzakereci demokrasi” anlayışlarının değil, geleneksel dar sosyalizm anlayışının da çok ötesine geçerek, ulusların tümden sönümlenmiş olacağı komünizm amacından gelerek gerçekleştirilebilir. Halkçı ve sosyal demokratik cumhuriyetçiliğin, sonra da dar bir sosyalist cumhuriyetçiliğin egemen ve ideal olduğu dönemlerden, komünist devrimin ideal olacağı gelecek döneme köklü ve çetin bir devrimci geçişi gerektirir. Emperyalist kapitalist ve orta-ileri kapitalist ülkelerdeki göçmen işçilerin ve siyasi mültecilerin gettolaşarak ve burjuva neoliberal demokrasiye sıkışıp kalmanın ötesine geçebilmesi (göçmen işçiler hareketi son 8 yılda ABD’den başlayarak bir çok ülkede gelişme göstermeye başlamıştır), enternasyonalist sınıf mücadelesinin salt “dışsal” bir sorun değil, her ülkenin bizzat içinde geliştirilmesi (Türkiye’de milyonlarca Kürt, Arap işçileri kadar 10 binlerce Afrikalı, Kafkasyalı, hatta Çinli işçi vardır!), büyük isyan ve direnişlerle etkin enternasyonalist dayanışmadan katılıma kadar enternasyonalist organizasyon ve reflekslerin güçlendirilmesi (Gezi’de ilk uçağa atlayarak gelmiş, İspanya’dan Avustralya’ya Kanada’dan Rusya’ya kadar çok sayıda enternasyonalist eylemci, yanısıra Türkiye’de çalışan ya da okuyan farklı ülkelerden eylemciler vardı!), başta egemen ulusçuluk ve ayrıcalıkçılığa olmak üzere, milliyetçiliğin her türlüsüne karşı güçlü bir mücadele, fakat hepsinin ötesinde her türlü ulusal ayrıcalık ve eşitsizliğin tümüyle sönümlendirilmesinin temel bileşenlerinden olduğu komünist devrimin küresel bir ideal haline getirilmesini sağlamak gerekir.
la-cmmn
KOMÜN DEVRİMİNDE DEVRİMCİ EMEKÇİ KADIN ÖRGÜTLENMESİ VE HAREKETİ


Komün Devriminin devrimci kadın önderleri

Louise Michel (“Komünün kızıl bakiresi” olarak tanınır), Nathalie Lemel, Sophie Pourier, Marguite Tinayre, Madamme Andree Leo, Rus devrimciler Elisabeth Dimitrieff ve Anna Jaclard öncülüğündeki devrimci kadın komiteleri ve hareketi Komün’ün yaratılması ve örgütlenmesinde çok özel bir rol oynadılar.

Louise Michel, Silahlı Milise kadınların alınması için kadın gösterileri örgütlemiş, Silahlı Kadın Milis Taburu oluşturulmasını sağlayarak dünyada bir ilke imza atmıştı. Efsanevi Montmartre bölgesinin erkek ve kendi örgütlediği kadın Asayiş Komitelerinin ikisinin birden toplantılarına katılıyor, öncü bir rol oynuyor, kitle gösterilerinde örgütçü, silahlı gözcü ve önder olarak yer alıyordu. Karşıdevrimci hükümetin başbakanı Thiers’i öldürmeyi kafasına koymuş, Komün ve Milis MK’sının onay vermemesi üzerine, sırf yapılabileceğini göstermek üzere, erkek kılığına girip üstüne zehirli bir bıçak saklayarak Versailles’a kadar gidip Thiers’in burnunun dibine kadar yaklaşmış, sonra geri dönmüştü. Yine Milisin toplarına el koyan düzenli ordunun silahlarını doğrultmuş askerleri üzerine yürüyerek topların geri alınmasını sağlayan Louise Michel ve kadın komitelerinin örgütlediği kadınlardı. Sıkıyönetim mahkemeleri Michel’in “suçları”nı şöyle sıralıyordu:

louise-michel

İki mahallenin silahlandırılması sorumluluğunu yürütmek, Kadın İşçilerin Çalışarak Yaşaması Komitesinin başkanlığını yapmak, Kadınlar Birliği Merkez Komitesinin kurulmasına katılmak ve yer almak, Devrim Klubü başkanı olarak rejim mahkemelerin kapatılması, ibadetin kaldırılması, rahiplerin tutuklanması, Blanqui’nin serbest bırakılması çalışmalarına katılmak, kadınlar arasında sağlık hizmeti veren ambulansçı, barikatlarda savaşçı ve kundakçı örgütlemeleri yürütmek…

Michel, sevgilisi olan Komünün bir diğer devrimci işçi önderi Ferre’nin daha sonra sıkıyönetim mahkemesi tarafından idama mahkum edilmesi üzerine, Komün’ün Enternasyonal’den sonraki en ünlü şiiri “Kızıl Karanfil”i yazdı. Kırmızı karanfillerin öldürülen devrimciler için bir simge haline gelmesi de Komün ve bu şiirle gerçekleşti.

lemelNathalie Lemel, 1860’ların başından itibaren ciltçiler grevleri ve sendikasının etkin örgütçüsü ve önderlerindendi. Kadınların ilk kez, erkek işçilerin grev komitelerine, sendika delegasyonuna girmesinin ötesinde bunları örgütlemesinin ve önderlik etmesinin örneğiydi. Komünün bir diğer devrimci işçi önderi olan Varlin ile birlikte Komün sırasında kadın işçilerin de katıldığı, toplantı ve örgütlenme mekanı olarak da kullanılan kooperatif işçi kantin ve yemekhaneleri açtı ve bunların diğer işçi mahallelerine yayılmasını sağladı.

Elisabeth Dimitrieff, Enternasyonal’in Rusya’daki örgütçülerindendi, Rus devrimcileri tarafından Londra’daki Marx ile görüşmek üzere gönderilmişti. Rusya’daki Narodnizm ile Marksizm arasındaki ara geçiş halkalarından biriydi. Marksistlerin etkisinin sınırlı kaldığı Komün’de de Blanquicilik-Narodnizmden Marksizme doğru bu ara geçiş fikirlerinin taşıyıcılarından biri oldu. Paris’e Komün’ün ilan edildiği günlerde fırtına gibi geldi. 11 Nisan-24 Mayıs arasında işçi mahallelerinde tam 24 kitlesel işçi kadın ya da kadınların etkin katılımının sağlandığı birleşik işçi toplantısı örgütlemişti. Kadınlar Birliği ile onun Merkez Komite Konseyi’nin kurucu ve önderlerinden biri oldu. Terkedilen fabrikalara el konması ve kadınların çalışmaya eşit katılımının “ekonominin sosyalist organizasyonuna doğru gidebilecek ilk adımlar” olduğunu ilk söyleyen Dimitrieff olmuştu.

Paule Mink, işçi mahallerinde çok sayıda halk klubü kurdu ve hepsine kadınların aktif katılım ve yer almasını sağladı. Bu işçi kantin ve klüpleri, ruhban ve din karşıtı, hatta aile ve evlilik karşıtı ajitasyonun da merkezleri haline geldi. Bu klüplerde kadın-erkek birleşik yapılan toplantılarda, kadın işçilerin yaptığı konuşmalardan tarihsel kayıtlara geçmiş (daha sonraki anı yazımları) iki örnek: “Papazlar biz kadınların kendi istediklerimizi yapmamızı engelliyorlar. Onları defetmeli, gerekirse öldürmeliyiz!” “16 yaşındaki kızım şimdi istediği biriyle yaşıyor. Kilisenin kutsaması olmadan da çok mutlu. Ben yaşadığım sürece evlenmeyecek!”

Kadın hakları, eşitliği ve özgürlüğünün entelektüel liderliğini ise gazeteci ve romancı Andree Leo yapıyordu. Leo, kadınların entelektüel alandaki, gazetecilik ve yazarlıkta etkin, eşit ve öncü yer alışının ilk örneklerinden biriydi. Komün sırasında “Toplum” gazetesini çıkardı, kadınların Komüne tam ve eşit katılımı isteminin yayılmaya başlamasında etkili oldu. Erkek Komünarlara “Bırakın kadınlar zaten yüreklerini koydukları mücadeleye tam anlamıyla katılsınlar. Birçoğu bunu istiyor, birçoğu bunu yapabilecek güçte!” diye sesleniyordu. Devrimci iç savaşı “ezilenlerin bakış açısından tek meşru savaş” olarak ilk tanımlayanlardan biriydi.
paris-commune-womens-union
Devrimci Kadın Birliği ve Merkez Konseyi

Paris’in Savunması ve Yaralılara Yardım için Kadın Birliği, Enternasyonal’in Fransız işçi-emekçi kadın seksiyonuydu. Tarihte ilk kez işçi sınıfının mücadelesi ile emekçi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini birleştirmeye çalıştı. Temel tezi, cinsiyet ayrıcalık ve eşitsizliğinin işçi sınıfını egemen sınıflar karşısında böldüğü ve zayıf düşürdüğü, sınıf köleliliğine karşı mücadelenin cinsiyet köleleliğine karşı mücadele ile birleştirilmesi gerektiğiydi. Tarihte ilk kez kadınlar için eşit işe eşit ücret ve çalışmaya eşit katılım istemlerini ortaya koydu ve aynı zamanda kadınları örgütleyerek gerçekleştirmeye çalıştı. Savaş seferberliği, silah, üniforma, barikat hazırlıklarında, terkedilmiş fabrikaların işletilmesinde, kadınların aktif katılımını ve örgütlü çalışmasını organize etti. 1500 kadın barikatlar için kum torbaları dikiyor, terkedilmiş fabrika ve atelyelerin bazılarında kadınlar çalışıyordu. Maliyetler düşüldükten sonra, el emeği katkısı her akşam ücret biçiminde eşit olarak çalışan kadın işçilere dağıtılıyordu. Dimitrieff bunu ekonominin sosyalist organizasyonunun ilk adımları olarak tanımlamıştı.

Başta aile ve eğitim alanları olmak üzere ruhban, din ve ataerkil egemenliğe karşı mücadelenin öncülüğünü yaptılar. Kadınlar Birliğinin Papazlığın kaldırılması, tarikat okullarının kapatılması, zorunlu din dersi ve hükümlerinin eğitimden kaldırılması, evli olan ve olmayan kadınlar, evlilikten ve evlilik dışı çocuklar arasındaki ayrımların kaldırılması gibi Komün Konseyi kararlarındaki etkisi kesindir.

1800 üyeye ulaşan Kadın Birliği’nin aktif üyeleri arasında sadece 1 orta mülk sahibi, 33 küçük otel ve kafe gibi küçük mülk sahibi, 11 seyyar satıcı ve 246 “ev kadını”na karşılık, 756 işçi kadın bulunuyordu. Karın eşit dağıtıldığı, yoksul ve dul kadınların çalıştığı atelyeler kurdular. Emekçi kadınların örgütlendiği ya da eşit katıldığı komite ve klüpler kurdular. Hiçbir ayrım yapmadan hayat kadınların da yaralı bakımı ve ambulanslarda gönüllü çalışmasını organize ettiler. Komünün terkedilmiş fabrika ve atelyelere el konulması gibi- görece ileri kararlarından önemli bir bölümü emekçi kadın komitelerinden gelir. Yalnız karşıdevrime değil erkek yoldaşlarına karşı da büyük bir mücadele vererek, kadınların sendikal, siyasal, askeri, yönetsel görevlerde yer almasını sağladılar, kadınların her düzeyde tam eşitliği ve önderliği ile sosyalizm mücadelesine doğru ilk önemli attılar ve yolu açtılar.
engraving_of_a_pottery_workshop-spl
Ya seçme seçilme hakkından başlayarak kadınların en üst Devrim organlarında yer alma hakkı?

Buna karşın Komün’ün en zayıf ve geri olduğu yanlarından biri Milis Merkez Konseyi olsun Komün Konseyi’nin olsun (Komünün en üst iki organı) kadınların seçme ve seçilme hakkına yer vermemesiydi. Her iki Konseyde de yukarıda yer verdiğimiz Komünün en ileri bir damarını oluşturan kadınlara yer vermemiştir! Daha ilginci Kadın Merkez Komite Konsey’inin de böyle bir şey talep etmemiş olmasıdır! Komünde bile kadınların ulaşabildiği en üst organ Enternasyonal ve işçi sendikalarının Federal İşçi Delegeleri Konseyiydi (Nathalie Lemel ciltleme işçilerinin delegesi olarak girmişti)!

Devrimci kadınlar seçme-seçilme hakkı ve üst organlarda yer almanın gereğini bilmiyor değildi. Belki iç savaş koşullarında bunu öncelikli görmüyor veya bu konuda bir tartışma başlatmanın zayıflatıcı olacağını, Komün Devriminin kesin zaferinden sonra zaten bunun doğallığında gerçekleşeceğini düşünüyorlardı. Ancak kadın sorunu gibi en köklü ve yapısal sorunlarda, devrim öncesinde ve devrim sürecinde atılabilecekken atılmayan, devrim sonrasına ötelenen her sosyal devrim adımının, devrimin yarı yolda kalmasına ya da sakat kalmasına yol açacağını Komün deneyiminin bizzat kendisi göstermiştir.

Aşağıda yer vereceğimiz iki tarihsel belgede, Kadın Merkez Konseyinin, Versailles kasap ordusunun Paris’e girmek üzere ve artık her şey ölüm kalım meselesiyken Kadın Savaşçıların ilçe belediyelerinde karargah ve toplantı için kullanabilecekleri bir oda ve kadınlara çağrı bildiri ve afişlerinin basımı için bile Komün Konseyi ve Yürütme Komitesine yazılı istekte bulunmak zorunda kalmaları, Komün Konseyinin ve erkeklerinin utancıdır! Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmaması ve devrimci Kadın Konseyinin de böyle bir istemde bulunmamasının bir yanı burjuva ve küçük burjuva demokratları ürkütmemek gibi geri/uzlaşmacı bir kaygıysa, diğer yanı da bir sosyal devrim sürecinde bile erkek egemenliğinin ve kibrinin gücünü koruması, kadınların yalnız egemen sınıflara karşı değil egemen cinse karşı da her devrimci adımları için kanırta kanırta mücadele etmek zorunda kalmalarıdır.

Komün Devriminde kadınların kendi öz devrimci inisiyatifiyle attıkları çığır açıcı adımlara karşın, bunun da iç ve dış sınırlılığı, Komün’ün her temel konu ve alanda olduğu gibi (işçi sınıfı, enternasyonalizm, milis, eğitim, eski devlet iktidarının parçalanması, vd) eski ile yeniyi içinde taşıyan eklektik geçiş karakterine, çığır açıcılığına karşın hangi iç sınırlarına takılıp yarı yolda kaldığına işaret eder. Çok açık ve net söylenmelidir: Komün Devrimi nasıl ki aslen işçi sınıfının ve kadınların tarihsel devrimci inisiyatifinin eseriyse, yenilgisi de (karşıdevrimden önce) kendi aşamadığı iç çelişki ve eşiklerinin, yani yine kendisinin eseridir!!

paris-commune-journalKomün Kadın Merkez Konseyi’nden iki tarihsel belge (çeviri: Devrimci Proletarya)

Kadınlar Birliğinden Komünün Emek ve Mübadele Komisyonuna Mektup

Kadınlar Birliği aşağıdakileri önerir

Emeğin üreticinin kendi öz çalışma ürünleri tarafından güvenceye alınacağı biçimde yeniden örgütlenmesinin tek bir yolu vardır; çok çeşitli sanayilerde karların paylaşılmasını sağlayacak özgür üretici birliklerinin kurulması.

Bu Birliklerin kurulması emeğin sermaye tarafından sömürülmesine ve köleleştirilmesine bir son verecek ve nihayet işçilerin kendi meselelerini yönetmesini güvenceye alacaktır. Aynı zamanda ihtiyaç duyulan acil reformları, hem üretim hem de üreticiler anlamında kolaylaştırmak için şu noktaları kapsayacaktır:

1) Her işkolunda işlerin çeşitlendirilmesi- çünkü sürekli tekrarlanan el hareketleri aklı ve bedeni tahrip eder.
2) Çalışma saatlerinin azaltılması – çünkü fiziksel tükenme insanın ruhsal niteliklerini tahrip eder.
3) Erkek ve kadın işçiler arasında rekabete son verilmesi – çıkarları özdeştir ve dayanışmaları emeğin sermayeye karşı dünya çapındaki son darbesinin başarısı için temeldir.

Bu yüzden Birlik şunları talep eder:

1) Eşit çalışma saatleri için eşit iş.
2) Malların hareket ve mübadelesini uluslararası üreticilerin çıkarlarını merkezileştirerek kolaylaştırmak üzere çeşitli ticaret birimlerinin yerel ve uluslarararası federasyonunun kurulması.

Bu birliklerin geliştirilmesi şunları gerektirir:

1) Çalışan kitlelerin bilgilendirilmesi ve örgütlendirilmesi… Bu her birlik üyesinin Uluslararası Çalışan İnsanlar Birliğine bağlı olmasını gerektirir.
2) Bu birliklerin kurulmasında gerekli kredileri sağlayacak devlet yardımı: borçlar yıllık yüzde 5lik oranlarla geri ödenecektir.

Eski toplumda en çok sömürülen kesim olduğu düşünüldüğünde, Kadın emeğinin yeniden örgütlenmesi aşırı acil bir meseledir.

Yoksulluğun alarm verici hızda arttığı, işlerin istenmeyen biçimde durduğu olayların gidişatına bakıldığında, anlık olarak devrimci bir ruha sahip olan Paris’in kadınlarının sürekli özel durumunun bir sonucu olarak, geçmişin sosyal düzeninin onlara uygun gördüğü az ya da çok reaksiyoner veya pasif pozisyona gerilemesi tehlikesi vardır. Bu işçi sınıfının devrimci ve Uluslar arası çıkarlarını tehlikeye atan, dolayısıyla Komünü tehdit eden feci bir geri adım olur.

Bu yüzden Kadınlar Birliği Merkez Komitesi, Komün’ün Emek ve Mübadele Komisyonundan Paris kadınlarına iş sağlaması ve işleri bunu gözeterek yeniden örgütlemesini, ilk elde birliğe askeri malzemelerin üretilmesinde yer verilmesini ister.

Bu iş kadınların çoğunluğu için yeterli olmayacaktır, bu yüzden ek olarak Merkez Komite, özerkleştirilmiş üretici birliklerinin para toplamından, burjuvalar tarafından terkedilmiş fabrika ve atelyelerin çalıştırılması ve asıl olarak kadınlar tarafından yapılan meslekler için gerekli miktarı serbest bırakmasını ister.

(Ardından kadınlar tarafından yapılan, fırça yapımı, bandaj yapımı, iç çamaşırı üretimi, tipografi gibi 28 iş dalı sıralanmaktadır, bn)

Yürütme komisyonu adına,
Sekreter Elisabeth Dmitrieff

Woman-At-The-Hotel-De-Ville,-Second-Day-Of-The-Paris-Commune,-1871

Paris Komünü Yürütme Komisyonu’na
14 Nisan 1871

Halkın yüce davası, yani devrim için dövüşmek herkesin hakkı ve görevi olduğundan,
Tehlike yakın ve düşman Paris’in kapılarında olduğundan,
Birlikten güç doğacağından, her bireysel çabanın tüm nüfusun kolektif, yenilmez bir direnişini oluşturması gerektiğinden;
Her türlü ayrıcalık ve eşitsizliğin kaldırılması ilkesini temsil eden Komün, nüfusun her bir kesiminin acılarını cinsiyet ayrımcılığı yapmadan düşünmesi gerektiğinden, bu tür bir ayParis Komünü Yürütme Komisyonu’na
14 Nisan 1871

Halkın yüce davası, yani devrim için dövüşmek herkesin hakkı ve görevi olduğundan,
Tehlike yakın ve düşman Paris’in kapılarında olduğundan,
Birlikten güç doğacağından, her bireysel çabanın tüm nüfusun kolektif, yenilmez bir direnişini oluşturması gerektiğinden;
Her türlü ayrıcalık ve eşitsizliğin kaldırılması ilkesini temsil eden Komün, nüfusun her bir kesiminin acılarını cinsiyet ayrımcılığı yapmadan düşünmesi gerektiğinden, bu tür bir ayrımcılık egemen sınıfların ayrıcalıklarına hizmet edeceğinden,
Amacı çürümeye son vermek ve toplumu emeğin ve adaletin egemenliğinde yeniden yaratmak olan mevcut mücadelenin başarısı Paris’in erkekleri kadar kadınlarına da bağlı olduğundan,
Kadınların bir çoğu düşman Paris’e girerken ortak hakların savunulması için sonuna kadar kavgaya kararlı olduğundan,
Bu devrimci unsurun Paris Komününün muazzam savunma gücü içerisinde etkin örgütlenmesi yalnızca Komün Hükümetinin somut yardımı ile gerçekleştirilebileceğinden,
Paris’in kadın yurttaşlarının delegeleri Komünün Yürütme Komisyonu’ndan şunları talep eder;

1- Tüm bölge ilçe belediyelerine her bölge için kadın komitelerinin karargahı olarak hizmet edecek bir odanın tesis edilmesini emretmesi,
2- Her birinden Kadın toplantıları için en geniş olanakların sağlanmasını istemesi,
3- Bu kadın komitelerinin belirlediği ve dağıtmaya karar verdiği bildiri, poster ve talimatların basımını sağlaması.

Kadın yurttaşların merkez komitesi üyeleri adına;
(E. Dimitrieff ve 7 kadın işçi tarafından imzalar)
rımcılık egemen sınıfların ayrıcalıklarına hizmet edeceğinden,
Amacı çürümeye son vermek ve toplumu emeğin ve adaletin egemenliğinde yeniden yaratmak olan mevcut mücadelenin başarısı Paris’in erkekleri kadar kadınlarına da bağlı olduğundan,
Kadınların bir çoğu düşman Paris’e girerken ortak hakların savunulması için sonuna kadar kavgaya kararlı olduğundan,
Bu devrimci unsurun Paris Komününün muazzam savunma gücü içerisinde etkin örgütlenmesi yalnızca Komün Hükümetinin somut yardımı ile gerçekleştirilebileceğinden,
Paris’in kadın yurttaşlarının delegeleri Komünün Yürütme Komisyonu’ndan şunları talep eder;

1- Tüm bölge ilçe belediyelerine her bölge için kadın komitelerinin karargahı olarak hizmet edecek bir odanın tesis edilmesini emretmesi,
2- Her birinden Kadın toplantıları için en geniş olanakların sağlanmasını istemesi,
3- Bu kadın komitelerinin belirlediği ve dağıtmaya karar verdiği bildiri, poster ve talimatların basımını sağlaması.

Kadın yurttaşların merkez komitesi üyeleri adına;
(E. Dimitrieff ve 7 kadın işçi tarafından imzalar)

İç içe geçmiş burjuva, monarşi, ruhban ve ataerkil egemenliğe karşı birleşik mücadele!

Kadın Komünarların karargah ve toplantı için ilçelerde birer oda ve bildirilerinin basılması için Komün Konseyi Yürütmesinden (Hükümet) yazılı istemde bulunmak zorunda kalmaları, Komün üst organları için tam bir bürokrasi skandalıdır! Devrimci işçi kadın örgütlenmesinin az sayıda ilçe ile sınırlı olduğu, bunu diğer bölgelere yaygınlaştırmak için Komün yönetiminden yardım istediği söylenecekse, Komün Konseyi ve Yürütmesinde devrimci işçi kadın delegelerinin bulunmaması, erkek egemenliği bürokrasisi skandalıdır! Hem de daha 1800’lerin ilk çeyreğinde, kadınların gerçek eşitlik ve özgürlük derecesini, toplumun ilerlemesinin temel ölçütü olarak koyan, aileyi ve evliliği kölelik kurumları ilan eden Fourier’nin ülkesinde, komünal devrim koşullarında!!

Komün üst organları, kadınların seçme-seçilme hakkını olsun tanısaydı, Komün’de Kadın Birliğinin çok yerinde biçimde gördüğü ve saptadığı gibi kadınların halen oldukça sınırlı kalan aktif katılım ve yer alışını büyütmek ve sosyal devrimi derinleştirmiş olmakla kalmaz, Komünün yarattığı Uluslar arası sosyal devrim sarsıntısını da yaygınlaştırır ve derinleştirirdi. Burjuva demokratik seçme-seçilme hakkı bir yana, bu asıl fiili delegasyon sistemi temelindeki Konseyler demokrasisi tarafından gerçekleştirilmeliydi.

Kadınların seçme/seçilme hakkı ve yönetim organlarında yer alma hakkı bugünden bakınca konuşmaya bile değmez çok basit bir reform talebi gibi görülebilir. Gerçekten öyle midir? Günümüzde çoğu sol kurum ve örgütte bile kadınlar eşlerinin siyasal görüşlerinin destekçisi olmakla sınırlanmaktadır. Almanya’da şirket yönetimlerine yüzde 30 kadın kotası konulması, büyük bir lütuf gibi sunulmaktadır! Bu da tabii burjuva kadınlar içindir! Komün döneminde ise en radikal devrimci istemlerden biri olurdu. İngiltere’de işçiler dahil erkeklere genel oy hakkınının tanınması Çartist hareketin 3 büyük dalga halinde çok büyük mücadelelerini gerektirmişti. Burjuva-monarşi, genel oyla iktidar elden gider mi derdindeydi ve buna karşı katliamlara varan delice bir gerici direnç sergilemişti! Kadınların seçme/seçilme hakkına karşı, yalnız mutlakiyetçi rejimlerin değil, burjuvazi ve erkek egemenliğinin gerici direnci için aynı şey söz konusudur; ilk kez ancak 1906’da Finlandiya’da tanınmıştı. Sovyet Devrimi ilk işlerinden biri olarak kadınların seçme-seçilme ve yönetim organlarında yer alma hakkını tanıdığında, burjuva demokrasisinde seçme-seçilme hakkı sadece birkaç İskandinav ülkesinde vardı.
Paris commune revolution
Sınıfsal-cinsel kurtuluşun iç içeliği!

Günümüzde ise neoliberal burjuva muhafazakar demokrasi koşullarında, kadınların tarihsel-demokratik hak ve kazanımları bile ciddi bir gerileme ve tehdit altındadır. Yalnız Türkiye’de değil dünya çapında!Açılan yeni dönemin ilk mütavazı adımları sayılması gereken Gezi tarzı isyan ve direnişlerde bile, kadınların yüzde 50’den fazlasını oluşturmasına karşın mücadele istemlerinin olmaması veya silikliği, yeterince uyarıcı olmalıdır. Komünist devrim, tüm tarihsel, siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel, kurumsal muhteva ve donanımıyla birlikte -çürüyen- erkek egemenliğini (kapitalizmle birlikte) en köktenci biçimde ve sonuna kadar yıkmayı hiç ikirciksiz önüne koymak zorundadır. Lenin işçi kadınların yine büyük bir rol oynadığı ve devrimci kazanımlar elde ettiği Sovyet Devrimi’nden sonra da, “Bolşeviklerin kafasını kazıyın, altından kazak erkekler (erkek şovenizmi-bn) çıkar” demişti. Bugün de durum hiç farklı değildir, belki daha kötüdür.

İşçi sınıfı ve solun, en liberalinden en devrimcisine kadar içinde kök salmış – açık ya da örtük- erkek egemenciliğini iliklerine kadar sarsmadan, sosyalist devrim süreci ilerleyemez ve derinleşemez, bu sosyalist devrimin ilerlemesi ve derinleşmesinin en temel ölçüt ve koşullarından biri olarak görülmelidir. İşçi sınıfının ve devrimci ve sosyalistlerinin derinlerine kök salmış erkek egemenliğini “ürkütmemek” adına onunla uzlaşmak, devrimin öncüsü kadınları bile en basit devrimci istemleri için dahi “erkeklerden istemde” bulunmak zorunda bırakmak, aynı zamanda bir kadın devrimi ve kadın toplumu olması gereken her sosyal devrimin felaketi olur. Aile, cinsiyetçi işbölümü vd elbette bir vuruşta ortadan kalkmayacaktır, ancak bu amaç komünist devrim partisi ve işçi sınıfının sosyalist devrimci sınıf bilinçli kesimlerinden başlayarak içselleştirilip yaygınlaşmadıkça, devrimin bir ayağının ötesinde beyninin yarısından fazlası kötürüm kalacaktır. En ileri devrimci atılımlar içinde bile içerili olan devam eden gericilik, onun derindeki iç sınırlarını da belirleyecektir.

Emperyalist savaşa karşı cepheden devrimci ajitasyon ve örgütlenme çalışması yürüten çok sayıda Bolşeviğin bizzat şovenizmin etkisi altındaki işçiler tarafından linç edildiği bilinir! Ama Bolşevikler bunu yapmasalardı, ulusalcı savaş kredilerini destekleyen Alman Sosyal Demokratlarından, Menşeviklerden bir farkları kalmazdı! Emperyalist savaşı, devrimci iç savaşa çevirmek hayal olurdu. Ve bunu yaptıkları içindir ki, işçi sınıfı çok geçmeden öncü kesimlerinden başlayarak önce “iş, ekmek, özgürlük, barış (emperyalist savaşa son)”, sonra giderek “tüm iktidar Sovyetlere”ye doğru ilerleyebilmiştir. Aynı şeyi, aile ve cinsiyetçi işbölümü sorunları açısından düşünmekte yarar var. Klişe Komün yazınınında “nedense” hep üzerinden atlanan, en temel Komün Dersleri’nden biri budur!!

One comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*