Kanal İstanbul projesinin neden olacağı ekolojik yıkım üzerine çok sayıda bilimsel araştırma, rapor, tartışma ve itiraz var.
Ancak Kanal İstanbul projesinin yol açacağı emek yıkımı üzerinde hiç durulmuyor.
Türkiye’de işçi cinayetleri içinde yıllardır en yüksek paya sahip olan sektör inşaat. Son yıllarda işçi cinayetlerinin yaklaşık yüzde 25’i inşaat-şantiyelerde gerçekleşiyor. Her yıl 400’e yakın ya da üstünde inşaat işçisi, iş cinayetlerinde öldürülüyor.
İstanbul 3. havalimanı inşaatında, CİMER’in verilerine göre, 5 yılda 52 inşaat işçisi öldürüldü.
Bir inşaat işçisi katliamı rakamı da, Kanal İstanbul projesi kredi ve yatırımlarında önemli rol oynayacağı bilinen Katar’dan verelim. Katar’da 2022 Dünya Futbol Kupası için yapılmakta olan stadyum, tesis ve yol inşaatlarında, son 3 yıl içinde 1200’ü aşkın göçmen inşaat işçisi öldü.
Mega proje, mega sömürü, mega kar, mega rant payı, aynı zamanda mega işçi kanı demektir. Mega’cılar, Kanal İstanbul’da kaç işçi öldürmeyi planlıyorlar; 500 mü, bin mi?
Ama inşaat işçilerinin yalnızca acıları ve ölümleri değil, mücadeleleri de artıyor.
Türkiye’de son yıllarda, inşaat işçileri yalnız en çok iş cinayetinin gerçekleştiği sanayi kolu değil, aynı zamanda en çok işçi direnişi ve iş durdurmanın yaşandığı sanayi kolu.
Körfez petro-dolar mali oligarşisi ülkelerinde bile, son yıllarda göçmen inşaat işçilerinin grev ve direnişlerinde görülmemiş bir artış var.
Çin mali oligarşik kapitalizminin ekonomik yavaşlamayla birlikte mega altyapı ve inşaat projelerine girişmesiyle, son 3 yılda toplam işçi grev ve eylemlerinin 3’te birinden fazlası inşaat sektöründe gerçekleşmeye başlandı. Çinli inşaat işçileri, geçtiğimiz yıldan itibaren ilk kez ülke çapında grevler örgütlemeye başladılar.
Bir de Brezilya örneğini not etmeden olmaz. Brezilya kapitalist devleti, 2007-8 krizini tamponlanmak için ülkenin kuzeyinde 500 milyar dolarlık devasa altyapı, inşaat projeleri başlatmıştı. Otoyollar, hızlı demiryolları, kanallar, ağır sanayi tesisleri, vd. Bu mega projelerde çalıştırılan inşaat işçilerinin çoğunluğu taşeron işçilerdi, ücret, çalışma, barınma, yemek, sağlık, yönetilme koşulları İstanbul 3. havalimanındakinden farklı değildi. Fakat Brezilyalı inşaat işçileri, hiçbir sendikal-siyasal örgütlülüğe sahip olmadan, 2011-12 yıllarında öylesine bir kitle grevleri dalgası gerçekleştirdiler ki, dünya işçi sınıfı tarihinin en büyük inşaat işçisi eylemleri olarak tarihe geçti: 2011 Şubat ayında aynı anda çok sayıda büyük şantiyeden 180 bin inşaat işçisi grevdeydi. Grevlerde yer alan inşaat işçilerinin toplam sayısı 2011 yılında 560 bin, 2012 yılında 500 bin kişiydi. Bir çok şantiyede işçiler fiili kitle grevleriyle birlikte idare binalarına yürüdüler, işgaller yaptılar, barakaları, araba ve binaları ateşe verdiler, polis (ve hükümetin bölgeye sevkettiği) askeri birliklerle çatıştılar. Sonuçta Brezilya devleti, işçilerin anlamlı ücret artışı, yemek, barınma, sağlık koşullarının iyileştirilmesi, dinlenme, izin ve tatillerinin artırılması gibi bir dizi grev talebini kabul etmek zorunda kaldı.
Dipnot:
Brezilya inşaat işçilerinin 2011-12 kitle grevleri dalgası için bkz. Workers of the World: International Journal on Strikes and Social Conflicts, Vol. 1 No. 8. 7-2016
Çin’de inşaat işçilerinin eylemleri için bkz. China Labor Bulletin 2015-2017