Marx’ın Kapital’inden ‘üretimin temel yasası’na dair uzun bir alıntıyla başlayalım:
Makineler, kimyasal süreçler ve diğer yöntemler yardımıyla, yalnız üretimin teknik temelinde sürekli değişikliklere yol açmakla kalmaz, işçilerin görevleriyle, emek-sürecinin toplumsal bileşiminde de değişikliklere yolaçar. Böylece aynı zamanda, toplumdaki işbölümünde de köklü değişiklikler yapmakta ve, sermaye ile işçi kitlelerini durup dinlenmeden bir üretim sürecinden diğerine atmaktadır.
Bu nedenle, büyük sanayi, niteliği gereği, bir yandan emekte değişmeyi, görevde akıcılığı, işçide genel bir hareketliliği zorunlu kılarken, öte yandan da eski işbölümünü o katılaşmış özellik ve ayrıntılarıyla yeniden canlandırmıştır. Büyük sanayinin teknik zorunlulukları ile, bu kapitalist biçim içinde yatan toplumsal niteliği arasındaki mutlak çelişkinin, işçinin durumundaki her türlü kararlılık ve güvenliği nasıl yokettiğini; emek araçlarını elinden alarak, gerekli geçim araçlarından da yoksun bıraktığını ve, parça-işlerine bile el atıp onu nasıl gereksiz duruma getirdiğini görmüş bulunuyoruz. Bu uzlaşmaz karşıtlığı, daima sermayenin emrinde olması için sefalet içinde yaşayan yedek sanayi ordusu gibi bir canavarın yaratılmasında; işçi sınıfı içinde durup dinlenmeden verilen kurbanlarda; emek gücünü har vurup harman savurmasında ve, her ekonomik gelişmeyi toplumsal bir rekabet haline dönüştüren toplumsal anarşinin yol açtığığı yıkımlarda olanca çılgınlığıyla görmüş bulunuyoruz. Bu olumsuz yandır.
Ama bir yandan şimdi işteki çeşitlilik, karşı konulmaz doğal bir yasa şeklinde ve her yerde direnmeyle yüzyüze gelen doğal bir yasanın gözü kapalı yıkıcılığı ile kendisini gösterirken, öte yandan da, büyük sanayi, getirdiği felaketler aracılığı ile, üretimin temel yasası olarak, işin çeşitliliğinin kabul edilmesi zorunluluğunu ortaya koyarak, işçilerin, bu çeşitli işler için yatkın duruma gelmesini ve bu yetenekleriin en geniş ölçüde gelişmesini sağlamıştır. Üretim tarzını, bu yasanın normal olarak işlemesine uydurmak, toplum için bir ölüm-kalım sorunu oluyor. Büyük sanayi, gerçekte, toplumu, bütün yaşamı boyunca bir ve aynı işi yineleyerek güdükleşen ve böylece bir “parça-insan” haline gelen bugünün parça-işçisinin yerini, çeşitli işlere yatkın, üretimdeki her hangi bir değişmeyi karşılamaya hazır ve yerine getirdiği çeşitli toplumsal görevleri, kendi doğal ve sonradan kazanılmış yeteneklerine serbestçe uygulama alanı sağlayan bir şey olarak benimseyen tam anlamıyla gelişmiş bir bireyi koymayı bir ölüm-kalım sorunu halinde zorlamaktadır.
Bu devrimi gerçekleştirmeye doğru kendiliğindan atılmış bir adım, teknik ve tarım okulları ile, “mesleki öğrenim okulları” kurulmasıdır; buralarda işçi çocuklarına biraz teknoloji bilgisi ile, çeşitli emek araçlarının nasıl kullanılacağı öğretilir. Sermayeden zorla kopartılıp alınan ilk ve pek zayıf bir ödün olan fabrika yasası, ilköğrenimi fabrikadaki çalışmayla birleştirerek bir sınırlama getirmiş olmakla birlikte, işçi sınıfı iktidara geldiği zaman- ki bu kaçınılmaz bir şeydir-, hem pratik, hem teorik teknik eğitimin, işçi sınıfı okullarında layık oldukları yeri alacaklarına hiç kuşku yoktur. Eski tip işbölümünün ortadan kalkmasıyla sonuçlanacak olan böyle devrimci bir oluşumun, kapitalist üretim biçimi ve, işçini bu biçim içersinde aldığı ekonomik statü ile taban tabana zıt olduğuna da hiç kuşku yoktur. Ama belli bir üretim biçiminin içinde yatan uzlaşmaz çelişkilerin tarihsel gelişimi, bu üretim biçiminin çözülüp dağılarak yerine bir yenisinin kurulmasını sağlayan tek yoldur. “Ne sutor ultra crepidam (kunduracı çizmeden yukarı çıkma)!” sözü, el zanaatlarının bu doruğuna ulaşmış bilgeliği, saatçi Watt’ın buharlı makineyi, berber Arkwright’ın çıkrığı, kuyumcu Fulton’un buharlı gemiyi bulmalarıyla, düpedüz saçma bir söz haline gelmiştir.
… Gerçeklerin gücü, en sonunda, büyük sanayinin, geleneksel ailenin dayandığı ekonomik temeller ile, buna bağlı bulunan aile emeğini yıkmakla, bütün geleneksel aile bağlarını da gevşettiğini kabul etmek zorunda kaldı. … Eski aile bağlarının kapitalist sistem altında uğradığı çözülme, ne kadar korkunç görünürse görünsün, büyük sanayi, üretim sürecinde, kadınlara, gençlere ve her iki cinsten çocuklara, ev alanının dışında önemli bir rol vermekle, daha üst düzeyde bir aile şekli ve cinsiyetler arası ilişki konusunda yeni bir ekonomik temel yaratır…. Her iki cinsiyetten ve her yaştan bireylerden oluşan kolektif çalışma grubununun, uygun koşullar altında, zorunlu olarak, insanı geliştiren bir kaynak halini alacağı açık bir gerçektir; oysa üretim sürecinin işçi için değil, işçinin üretim süreci için varolduğu, kendiliğinden ortaya çıkan, zalim ve kapitalistçe şekliyle bu durum, durmadan çevreye yayılan bir yozlaşma ve kölelik kaynağı olur. (Marx, Kapital 1. Cilt)
İşbölümü konusunda derin tutuculuk
Yukarıdaki alıntı, Marx’ın Kapital’inde bilimsel komünizm perspektifine dair en parlak pasajlardan biridir. Ne yazık ki komünist devrim teorisinin bir çok can damarı gibi, revizyonizm tarafından unutturulmaya çalışılmış, yok farzedilmiştir.
Marx’ın formüle ettiği kapitalizmin yasalarından, kapitalist birikimin mutlak genel yasası (bir kutupta sermaye, diğer kutupta sefalet birikimi) genel olarak bilinir; kar oranlarının düşme eğilimi yasası daha sınırlı bir kesim tarafından bilinir. Marx’ın üretimin temel yasası olarak formüle ettiği; üretimin, emeğin ve bireyin toplumsallaşma niteliği ile toplumsal-teknik işbölümü arasındaki çelişki ve tüm işçiler için iş çeşitliliğinin gelişme zorunluluğu yasası ise hep bilinmezden gelinendir.
Çünkü eski toplumsal-teknik işbölümünün çözülmesi, bu işbölümündeki konumlarını ayrıcalık olarak görenlerin işlerine gelmez. Lafta ne söylerlenirse söylensin, kafa emeği/kol emeği, kadın/erkek, genç/yetişkin, eğitim/üretim, kamu/özel, kent/kır, işkolu, meslek, ulus gibi çoktan sarsılan eski katı işbölümü duvarları ve ayrıcalıklarına gelince, Marksistlik de oracıkta bitiverir. Solun büyük bölümünün halen, kafa emeğinin, beyaz yakalıların, kamu emeğinin, kadın emeğinin, öğrencilerin, göçmenlerin artan ölçüde işçileştiğini görmezden gelmesi, dört elle eskimiş işbölümüne sarılmaya ve onu geri getirmeye çalışması bu derin tutuculuğun bir ifadesidir.
İşbölümü ve sosyalizm
İşbölümü sorunu, geleneksel aşamacı sosyalizm anlayışının da zayıf karnı olageldi. Eski katı toplumsal-teknik işbölümüne bağlı kalınması, işteki çeşitliliğin tanınmaması, “kapitalist üretim tarzına özgü işbölümü”nden (Marx, Kapital 1. Cilt) kopuşun derinleştirilememesine yol açtı. Çünkü
“üretimin ortak yönetimi, insanların bugünkü durumunda olduğu gibi, her biri üretimin tek bir dalında ayağına zincir vurulmuş ve sömürülürken, ötekilerin de yalnızca tek bir dalda çalışabilmesi pahasına her biri yeteneklerinin yalnızca birini geliştirmişken gerçekleştirilemez. Toplumun tümü tarafından yürütülen endüstri, insanların her alanda gelişmiş olduklarını ve tüm bir üretim sistemini denetleyecek kadar yetenekli olduklarını varsayar. Böylece bir insanı köylü, bir ötekini ayakkabıcı, bir üçüncüsünü fabrika işçisi, dördüncüsünü borsacı yapan işbölümü, ki makinalar tarafından altı oyulmaya çoktan başlamıştır, tamamen ortadan kalkacaktır. Eğitim, genç insanların tüm üretim sistemine çabukça alışmalarını, endüstrinin bir dalından ötekine toplumun gereksinimleri uyarınca ya da kendi istekleriyle geçmelerini olanaklı kılacaktır. Böylece, bugün var olan işbölümünün onların her birine vurduğu tek yanlılık damgasından kurtulmuş olacaklardır. Bu nedenle toplumun komünist örgütlenmesi üyelerine tam anlamda geliştirdikleri yeteneklerinin tümünü uygulayabilme şansını verecektir. Çeşitli sınıflar bu gelişmeyle birlikte zorunlu olarak yok olacaktır.” (Engels, Komünizmin İlkeleri)
Çünkü
“amacı eski işbölümünü ortadan kaldırmak olan devrimci alt üst oluşlar, kapitalist üretim biçimiyle taban tabana zıt”tır. (Marx, Kapital Cilt 1)
İşçinin üretim süreci için olduğu kapitalist biçimin yerini üretim sürecinin işçi için olduğu bir sistemin alması: Bu, üretim ve tüketim süreçlerinin kullanım değerine dayalı olması, ve işçilerin her türlü yararlı ürün ve hizmetten azami yararlanabilmesinden de fazla bir şeydir. Bizzat üretim sürecinin kendisinin, işçileri katı işbölümüyle parça-insanlar olmaya indirgeyip tüketen ve körelten olmaktan çıkarılması, giderek kısalan çalışma saatleriyle birlikte iş çeşitliliğinin, çok yönlü yeteneklerin, ihtiyaçların ve ilişkilerin geliştirilme ve zenginleştirilme kaynağı haline getirilmesi gerekir. Çalışmanın bir zorunluluk, zahmet ve itaat olmaktan çıkıp, kimsenin yoksulluk diye bir sorunu kalmamasının ötesinde, bağımsız ve özgür yetenek, ihtiyaç ve ilişkilerini, yaratıcılıklarını tüm yönlü geliştirme ihtiyaç ve dinamiği haline gelmesi buna bağlıdır.
Komünist yaşamın “temel ve yön verici ilkesi, her bireyin kişiliğini tam ve özgürce geliştirmesidir”. (Marx, Kapital Cilt 1). Bu yüzden komünizm, sosyal geçim, istihdam, sağlık, eğitim, konut, emeklilik, yaşam ve gelecek güvencesinden çok daha fazla bir şeydir. Tüm bireylerin tüm yönlü yeteneklerini, ihtiyaçlarını, ilişkilerini, yaratıcılığını tam ve özgürce geliştirme ve gerçekleştirme güvencesidir.
Komünist devrim, yalnızca kapitalist mülkiyet ve iktidarı yıkmakla yetinemez. Kapitalist üretim tarzının yapıtaşı olan işbölümünü de ortadan kaldırmak zorundadır. Komünizm için üretimin bilimsel-teknik altyapısının gelişme düzeyi kendi başına yeterli değildir. İnsanların çok yönlü yeteneklerinin, ihtiyaçlarının, ilişkilerinin de buna uygun biçimde gelişmiş olması gerekir. Çürüyen burjuva demokrasisini gerçek anlamda aşan bir sosyalist işçi konseyleri demokrasisinin, yani işçilerin kendi üretim ve ihtiyaçlarını kendilerinin ortaklaşa tasarlayıp yönetme ve örgütleme yeteneği de buna dayanır. İşçilerin birbiriyle uyumlu bir birlik kurmaları, bütüne hep birlikte bilinçli bir hakimiyet geliştirebilmeleri, ancak kendilerine dayatılan “sistematik, hiyerarşik ve kölece işbölümü”nü aşmalarıyla mümkündür.
Neoliberal kapitalizm işbölümünü yıkıcı biçimde çözüyor ve yeniden üretiyor
Günümüz kapitalizmi keskinleşen kriziyle, bunun olanaklarını her zamankinden güçlü biçiminde, fakat tabii ki yıkıcı bir çelişkinlik içinde geliştirmek zorunda kalmaktadır. Eskiden şu veya bu mesleğe/işkoluna özgü sayılan işlerin artan bölümü herkes tarafından yapılabilir hale gelmektedir. Yüksek vasıflı bireylere bağlı görülen işler, kolektif ekip işi haline gelmektedir. Bir dönem yüksek vasıflı addedilen, ancak ayrıcalıklı bir kesim tarafından yapılabilen işler, hızla basitleştirilip pratikleştirilmekte, 5-10 yıl bile geçmeden 100 binler tarafından yapılabilir hale gelmektedir. İşçilerin büyüyen çoğunluğu durmaksızın bir işten daha farklı bir başkasına geçerek çalışmaktadır. Belli bir işte ortalama çalışma süresi giderek kısalmaktadır. Kamu/özel, eğitim/üretim, kafa emeği/kol emeği, kadın emeği/erkek emeği, sanayi/hizmet vd. arasındaki su geçirmez işbölümü duvarları yıkılmaktadır. Emek, üretim araçları ve topraktan sonra, belli bir işe, işkoluna, mesleğe, mekana, zamana, yaşa, cinsiyete, ulusa bağlı olmaktan da çözülmektedir.
Bu, gerçek anlamda evrensel emeğin ortaya çıkmasıdır. Evrensel emek, dünya çapında nüfusun büyüyen bölümünün (kafa emeği, beyaz yakalı emek, kamu emeği, kadın emeği, tarım emeği, öğrenci emeği, hizmet emeği, kültür-sanat emeği vd dahil) işçileşmesinin ötesinde, üretimdeki çok çeşitli işlev ve görevleri, yeni ihtiyaçlar ve üretimdeki değişimleri serbestçe gerçekleştirebilme yeteneğine sahip emek demektir.
Kapitalizm ne kadar direnirse dirensin, üretimin ve emeğin daha üst toplumsallaşmasının dayattığı bu temel yasaya boyun eğmek zorundadır. İşte üretim ile eğitimi nasıl iç içe geçirmek zorunda kaldığını görüyoruz. Bununla da kalmayıp yalnız belli mesleklere/işkollarına özgü değil, her türlü işe yatkın, nitelikli teknik elemanları yığınsallaştırma ihtiyacıyla nasıl debelendiğini görüyoruz. Kafa emeği ile kol emeğini nasıl bütünleştirmeye çabaladığını görüyoruz. Kadınların daha yığınsal olarak çalışma yaşamına girme zorunluluğuna karşı her türlü direncin nasıl nafile olduğunu görüyoruz.
Ne var ki kapitalizm bir yandan eski katı toplumsal-teknik işbölümünü çözmek zorundayken, diğer yandan durmaksızın eski işbölümünü parçalayıcı ve ayrıntılı biçimde yeniden canlandırmaktadır. Kadınları görülmemiş yaygınlık ve yığınsallıkta çalışma yaşamına çekerken, bunu yine ev, aile, erkek egemenliği, 3 çocuk, taciz, tecavüz, cinayetle koşullamaktadır. Kendi eliyle çözmek zorunda kaldığı aile ve ulus bağlarını paslı ve kanlı vidalarla tahkim etmeye çabalamaktadır. Bir yandan kafa emeği ile kol emeğini iç içe geçiren nitelikli ara elemanları yığınsallaştırmaya çalışmakta, diğer yandan kafayı ve bedeni birbirinden koparmak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Bir yandan daha inisiyatifli, yaratıcı bir emekgücüne ihtiyaç duymakta, diğer yandan işçileri iş araçlarına indirgemektedir. Bilim-teknoloji ve farklı üretim süreçleri arasındaki yüksek entegrasyon daha çok yönlü ve doğrudan bağlantılı çalışan işçileri zorunlu kılarken, işçileri çalışma süreci içinde ve dışında birbirinden tecrit etmek için çırpınmaktadır. Belli bir işe, işkoluna, mesleğe, mekana bağlı olmaktan da giderek serbestleşen emeği, taşeronluğa, kiralık işçi şirketlerine kat kat köle haline getirmektedir. İşin çeşitlendirilmesi, piyasa çeşitlendirmesinin, dolayısıyla daha dilimleyici bir işbölümünün aracı haline getiriliyor. İnsanın iş için olmaya devam ettiği bir sistemde, büyüyen çok yönlü gelişim ihtiyacının bastırılması ve görülmemiş bir hızla (bedensel, zihinsel, duygusal olarak) tahrip edilmesi, iş ve anlık piyasa tüketimleri dışında her türlü aktif yetenek ve ihtiyacın yok sayılması anlamına geliyor. Eğitim ile üretimin birleştirilmesi, kapitalizmde eğitimin de anlık tüketilebilir parça parça teknik malumata indirgenmesine yol açıyor. Toplumsal emek üretkenliği, çeşitlenmesi ve değişkenliğinin en üst düzeyine çıkması, neoliberal kapitalizmde entelektüel, estetik, moral yaşamın, insanlık tarihinin en dip noktasına düşmesiyle çakışıyor.
İşçilerin bir yandan parça-işçi, parça-insan olmaktan çıkma olanak ve dinamiklerini geliştirirken, diğer yandan çok katmanlı, çok parçalı hale getirmekte, tüm yaşam enerjilerini soğurup, hiyerarşik işbölümünün eskisinden de daha aşağı uçurumuna iterek, işçileri kendilerine ve birbirlerine düşman etmektedir.
Kapitalizm durmaksızın daha karmaşık ve ayrıntılı işbölümüne, yalnızca muazzam genişleyen ve gelişen işçi sınıfını kat kat bölüp parçalamak, ölüm rekabetine sürmek için değil, aynı zamanda sermaye birikimini genişletmenin zorunlu koşulu olan meta üretimini azamileştirmek ve çeşitlendirmek için de ihtiyaç duyar. Toplumsal-teknik işbölümünün olmadığı/sönümlendiği koşullarda meta üretim ve ilişkileri neden ve nasıl varolabilir ki? Ancak kapitalizmin çelişkisi odur ki, işbölümü ne kadar gelişmiş ve karmaşıklaşmışsa, gereksizleşmeye o kadar yakınlaşır ve kaldırılması da o kadar kolaylaşır. Nitekim günümüzde kapitalizminde işbölümü, en başta yöneten/yönetilen, kafa emeği/kol emeği, kadın/erkek, genç/yetişkin, eğitim/üretim, ve uluslar arası, işkolları arası, mesleki işbölümleri olmak üzere, üretimin teknik bir gerekliliği olmaktan giderek çıktığı halde, mali sermaye birikiminin ve her türlü insan etkinliğini piyasaya indirgemenin yapay gereği olarak sürdürülmektedir.
Çok yönlü toplumsal bireyler olarak gelişme ihtiyacına karşılık işbölümü: Mutlak bir çelişki!
Tüm bunlar, üretimin ileri toplumsal bütünleşme niteliğine karşılık çürüyen kapitalist biçimi çelişkisinin en kilit bir halkası olarak: Tüm yönlü toplumsal bireyselliğin daha üst gelişim zorunluluğuna karşılık kapitalist parçalayıcı işbölümü mutlak çelişkisinin bir ifadesidir. Buradaki büyüyen komünist devrim potansiyeli kavranmadan, buna uygun daha gelişkin bir sınıf mücadelesi ufku, örgütlenme ve ilişki yeteneği geliştirilmeden kapitalizme hep onun gerisinden gelen dar muhalefetin ötesine geçilemez.
Oysa geleneksel sol ve sendikaların bu konuda halen “kunduracı çizmeden yukarı çıkma”dan başka söyleyecek bir şeyi yok. Kendileri en katı, en kaba, en geri işbölümüne dayanarak ve eski tarz işbölümünü umutsuzca geri getirmeye çalışarak mücadele çabası da, günümüz işçi sınıfının çok gerisinde kaldığı için bir geleceği yok. 20. yüzyılın ilk yarısında sosyalist işçi sınıfı hareketinin öncülüğünü yaptığı mücadele repertuarında önemli yer tutan poli-teknik eğitim, işin çeşitliliği, kadınların çalışma hakkı gibi istemlerini telaffuz bile edemez hale gelmiş durumdalar; bunların hepsine el atan neoliberal despotik çalışma rejimi (ulusal istihdam stratejileri, aktif işgücü programları, vb) dışında bir varlığı olabileceğini hayal bile edemiyorlar. Çünkü kapitalizmin dışında bir yaşam, üretim örgütlenmesi tarzı hayal edemiyorlar.
Marx’ın devlet konusundaki ünlü sözünden uyarlayarak söylersek, “bugüne kadarki bütün devrimler işbölümünü yetkinleştirdiler, oysa asıl mesele, onu sönümlendirmektir.” Sorun, üretimin, emeğin, bireylerin daha üst toplumsallaşma niteliğinin zorunlu koşulları olan; eğitim ve üretimin bütünleştirilmesi, işin çeşitlenmesi, kadınların ve öğrencilerin çalışmasında değil, bunun çürüyen mali oligarşik kapitalist biçimindedir. İnsanın çıplak işgücüne, işgücünün yıkıcı biçimde değersizleştirilen piyasa malına indirgenmesi ve kölece bir işbölümüne tabi kılınmaya devam etmesidir. Bu yüzden neoliberal despotik yıkıcı çalıştırma rejiminin alternatifi, kapitalizmin eski katı ve hiyerarşik toplumsal-teknik işbölümünü savunmak ve geri getirmeye çalışmak değil, her türlü işbölümünün kaldırılacağı, her bireyin toplumsal yetenek, ihtiyaç ve ilişkilerini özgürce geliştirebileceği özgür bir yaşam için komünist devrimdir.
Ve bu soyut bir şey değil, bizzat kapitalist ilişkiler sisteminin içindeki uzlaşmaz çelişkilerin tarihsel gelişim doğrultusu ve dinamiğidir. Üretimin, emeğin, proletaryanın ve bireylerinin ileri toplumsallaşma niteliği her türlü işbölümünün (“sınıflar işbölümünün sonucudur”-Engels) kaldırılması olanak ve zorunluluğunu geliştirirken, kapitalizmin insanı parçalayan ve azami metalaştırılmasını koşullayan işbölümünü paslı ve kanlı vidalarla perçinlemeyi dayatması, kapitalizmin yıkılmasını koşullayan mutlak bir çelişkisidir. Kapitalist işbölümüne karşı mücadele etmeden, meta üretim ve egemenlik ilişkilerine karşı da mücadele edilemez; işçi sınıfı burjuvazinin çürüyen sınıf egemenliğine karşı yeni ve daha yüksek kolektif mücadele bilinç ve örgütlenmesi geliştirilemez.