TTB ve Tabib Odaları tarafından organize edilen Hekim Grevi’nin ikinci günündeyiz. Bu, TTB’nin Ekim ayı sonunda başlattığı “Emek Bizim, Söz Bizim” kampanyası sürecinde 4. grev.
Bu grevin, öncekilere göre belirgin olarak daha iyi örgütlenmiş, daha kitlesel, daha güçlü bir duruş sahibi ve daha etkili olduğu görülüyor.
Erdoğan’ın sağlık emekçilerini yıkıcı değersizleştirme politikasına tüy diken son konuşması, en ilgisiz hekimleri bile yerinden zıplattı, hekimlerin tepkisini ve greve katılımını artırdı.
Hekimler ve sağlık emekçilerin büyük tepkisi ve grevi, iktidarı yine bir manevra yapmak zorunda bıraktı. Önce Sağlık Bakanı, Tıp Bayramı vesilesiyle iki yüzlü bir “gönül alma” mektubu yazdı. Ardından Erdoğan, TTB grevinin 1. gününe denk gelen Tıp Bayramında hekimlere karşı uslubunu yumuşatan ve muğlak, göstermelik, çok cüzi “iyileştirme” ihtimali içeren bir “paket” sözü veren bir konuşma yaptı.
Aynı gün grev sürecinde Taksim’de anıta çelenk bırakmak isteyen emektar hekimler polis tarafından tartaklandı. Bugün ise Bahçeli TTB’yi ve grev yapan hekimleri bir kez daha “bölücü, Türkiye düşmanı” ilan etti ve “gidişleri olsun dönüşleri olmasın” dedi.
Bir yandan hekimleri alabildiğine değersizleştiren ve hedef gösteren, “giderlerse gitsinler” diyen, diğer yandan Tıp Bayramında hekimlere “hürmet” lütfedermiş gibi yapan bu iktidar valsleri, kapitalist devlet iktidarının kapitalize edilen sağlık sisteminin ayyuka çıkan krizi karşısındaki sıkışmışlığını, ve kendi tabanından da buna karşı artan tepkileri yansıtıyor. Öyle ki Erdoğan’ın hekimlere “giderlerse gitsinler” dediği aynı gün, Sağlık Bakanlığı hekim açığını kapatabilmek için emekli hekimlere göreve dönme çağrısı yapmak zorunda kalmıştı!
****
DİSK, KESK, SES de hekim grevine aktif destek veriyor. Çünkü bu grev, DİSK-KESK-TTB-TMMOB platformu açısından da kritik bir önem kazanmış durumda.
TTB, yalnızca neoliberal kapitalizmin yıkıcı “sağlıkta dönüşüm” ve “sağlık emeği yağması” programına ve burjuva-faşist iktidarın baskılarına karşı değil, TTB’nin türedi dar, gerici, ayrıcalıkçı hekim meslek sendikaları (Hekim-Sen, Hekim Birliği, Tabib-Sen, bunlar Kamu-Sen, Memur Sen ve Vatan Partisi’nin uzantıları, üye sayılarının 30 bini bulduğu söyleniyor) üzerinden ele geçirilmesi operasyonuna karşı da mücadele etmeye çalışıyor.
Ama grevin güç ve etkisinde asıl etken, hekimlerin yıkıcı işçileşme süreci. Diğer taraftan TTB’ye karşı şoven gerici meslek sendikaları da, hekimlerin yerinde yeller esen eski dar mesleki ayrıcalıklarını geri getirme nostaljisi ve vaadi üzerinden güç topluyor. TTB’deki demokrat hekimler, grevler üzerinden yalnızca iktidara karşı değil, gerici meslek sendikacılığın tabandan kuşatmasına karşı direnmeye çalışıyor.
Bu yüzden grev, TTB açısından ya hekimlerin belli özsavunma haklarını kazanmasına öncülük etmesi ya da iktidar yörüngesindeki gerici meslek sendikaları tarafından ele geçirilip etkisizleştirilmesi noktasında, çok kritik bir önem taşıyor.
Ancak TTB de eski hekim elitizminden sıyrılamadığı, aynı dar mesleki düzlemde meslek sendikalarıyla rekabet etmeye çalıştığı için, bu kuşatmayı yarmakta zorlanıyor. Bu kritik grev asıl anlamını, dar meslek sendikacılığı cenderesinden ancak sınıf sendikacılığı düzlemine çıkarak, işçileşen hekimlerin tüm sağlık işçileriyle ve işçi sınıfıyla gücünü birleştirerek çıkılabileceği yönündeki eğilimin güçlenmesiyle kazanabilir.