Halepçe katliamı tarihe kara bir gün olarak geçti. Halepçe’de 5 bin Kürt kimyasal gazlarla öldürüldü.
Dünya uzun süre sessiz kaldı bu katliama. Katliamın birinci derece sorumlusu Saddam Hüseyin rejimi ile birlikte yıkıldı.
Halepçenin yarası ise halâ sarılamadı. 21.yüzyıl kapitalizminin ücra bır köşesinde bügün bile Halepçe kan ağlıyor.
İnsanlık tarihinin yaşamış olduğu en büyük katliamlardan biri olan Halepçe katlıamında Kürtlerin yaşadığı soykırım, takvimler 16 Mart 1988’i gösterdiğinde gerçekleşti.
Saldırı, savaş uçaklarının ürkütücü sesiyle başlamıştı. Bombalar Kürtlerin ve büyük insanlığın kalbini parçaladı.
Bir anda her taraf insan cesetleriyle dolmuş, kentin sokaklarında gezinen zehirli gazlar, şehri üstleri örtülmekten aciz mezarlar topluluğuna çevirmişti. Üzerinden uzun yıllar geçmesıne rağmen Halepçe’nin yaraları sarılamadı.
“Daha dündü, taze külleri soğumamıştı Halepçe katliamının
Bir tek, bebeğine abanmış babanın makus ölümleri kaldı fotoğraflarda…
Tarih seni yenik saymıştı ve de suçlu! …
Oysa sen suçsuzdun ve de çocuk ey Halepçe… ”
88′den bu yana Halepçe katliamının üzerinden tam 24 yıl geçti. Bu kez uçakların uğultusu Suriye sınırında duyuldu. Boşaltılan bombalarla 34 Kürt genci topyekün parçalanarak katledildi Roboski’de. Uludere Ölüdere oldu, bir kez daha toplu kan aktı derelerimizden. Bu kez vuran Türk savaş uçaklarıydı. Irak veya Türkiye, Suriye veya İran, Amerika veya Rusya-Çin fark etmiyor; Zilan, Munzur, 33 Kurşun, Roboski, Halepçe ya da Kandil değişmiyor; onyıllardır bombalar ulusal hakları gaspedilmiş Kürt halkının üzerine yağıyor.
Dört parçaya bölünmüş Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının üzerine yağıyor.
İşçilerin kır ve kentin yoksullarıyla birliğine yağdırıyor sermaye düzenleri bombalarını. Hangi ülke, hangi ulus olursa olsun, esas bu değişmiyor; sermaye-para-çıkara-hayınlığa dayalı sistemler hep emekçileri öldürüyor!
Bu yazı 16 Mart 2012 yılında Devrimci Proletarya sitesinde yayınlandı.