Burjuva-faşist devlet iktidarı, kadın hareketinin gelenekselleşen 8 Mart İstiklal Caddesi gece yürüyüşünü yine yasaklamaya çabalıyor.
Aslında devlet, kadınların gece yürüyüşü eylemini yasaklayarak, polis müdahaleleriyle engelleyemeyeceğini, eylemin her koşulda yapılacağını kendisi de biliyor. Hedefi, kadınların Ocak-Şubat fiili grev dalgasında kadın işçilerin öne çıkmış olmasıyla daha bir motivasyon ve özgüven kazanan kadın eylemine katılımı olabildiğince düşürmek.
Gerçekten devlet iktidarının yasak, engelleme ve saldırıları olmasa, kadın yürüyüşüne katılım en az 20-30 bin kişiyi bulabilir. İktidarın tasası, işçilerin fiili grev dalgasından sonra kadın eylemlerinin de, kendi muhafazakar tabanını da artan ölçüde etkileyen ve sarsan bir kitleselliğe ve dalgaya dönüşmesini engelleyebilmek.
Devlet, işçi eylemlerine (işyerleri içinde yapılan grev ve direnişler hariç) saldırmakta, işçi eylemlerinin (kendi işçi-emekçi tabanı dahil) sahip olduğu büyük toplumsal meşruluk nedeniyle, oldukça çekinik davranıyor. Bunu bir kez, Migros Depo işçilerinin patron Tuncay Özilhan’ın villasının önünde yaptığı eyleme saldırarak denedi. Karşı karşıya kaldığı (Migros Depo direnişini zayıflatmak bir yana daha da güçlendiren ve toplumsal desteğini 2 kat artıran) toplumsal tepki ve infial karşısında, ağzı fena yandı, adeta “özür dileyecek” bir noktaya kadar geriledi. Nitekim daha sonra Farplas işçilerinin holding patronunun villası önünde ve Farplas’ın tedarikçisi olduğu Toyota önünde yaptıkları eylemlere müdahale edemedi.
Ancak devlet iktidarı, kent merkezlerinde işçi eylemlerine göstermek durumunda kaldığı kısmi esnekliği, kadın, lgbti, Kürt eylemlerine karşı tabii ki göstermiyor. Bunun bir nedeni, işçi eylemlerine saldırmasının kendi işçi, emekçi, yoksul tabanının işçi eylemleriyle duygudaşlığının iktidara karşı tepkiye dönüştürmesi, vahşi kapitalizme karşı takındığı yoksulların koruyucusu, kollayıcısı maskesini düşürmesi. Bir diğer nedeni de muhafazakarlığı, milliyetçiliği, dinciliği, ataerkilliği kapitalist iktidarının pekiştiricisi, kalkanı ve perdeleyicisi olarak kullanması kadar, daralmakta olan tabanını da konsolide etmekte, büyüyen özgürlük ve demokrasi istemlerinden ayrıştırmakta kullanması.
Dolayısıyla AKP, kendi işçi emekçi yoksul taban kesimlerini, işçi eylemlerine sempatiden yalıtamıyor. Zaten son grev dalgasındaki işçi kesimlerinin önemli bir bölümü eskiden AKP’li olan ya da AKP’ye oy veren, ama yakın dönemlerde AKP’den çözülmeye başlayan işçi kesimleri. Kendi tabanında, kadın sorununu çok daha ağır biçimde yaşayan, bu konudaki tepkilerini de daha fazla hissettirmeye başlayan (örneğin Erdoğan Sezen Aksu’yu hedefe koymaktan aynı zamanda kendi tabanındaki kadınlardan gelen tepkilerle geri adım atmak zorunda kaldı) kadınların ise, modern kadın hareketinden etkilenmesini var gücüyle engellemeye çalışıyor. Bu açıdan grev dalgasında kadın işçilerin öne çıkması, bir çok kadın işçi emekçi için esinleyici olması, kadın hareketinin emek eksenine daha yakın kesimleri ile grevci kadın işçiler arasında artan etkileşim ve dinamizm de, AKP’nin ataerkil kalkanını zora sokan, onda yeni delikler açan etkenlerden biri.
Bu açıdan zaten her koşulda yapılacak 8 Mart kadın yürüyüşünün, tüm engel ve müdahale girişimlerine karşın fiilen ve en büyük kitlesellikle yapılması, her türlü devlet/polis engel ve müdahalesine karşı en büyük toplumsal tepkinin gösterilmesi, AKP’nin bu alandaki kırılganlığını derinleştirmeye adaydır.
Bu açıdan kadın hareketinin daha geniş bir kesiminin, bu 8 Mart eylemlerinde, kaçınılmaz olarak, kadınların her zaman daha ağır etkilendiği, fahiş zamlara, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı mücadeleyi (kadınlara şiddete karşı mücadeleyle birlikte) öne çıkarması, grev dalgasında öne çıkan kadın işçilerin kadın ve işçi mücadelesini birleştirmesini sembolleştirmesi, önemli bir gelişmedir. Kadın hareketi içindeki, geriye çekici üst ve giderek orta sınıf, liberal kimlikçi anlayışlarından ayrışma sürecini ve daha emek temelli ve eksenli bir hatta yakınlaşma eğilimini güçlendirebileceği gibi, kadın hareketinin iktidar tabanındaki muhafazakar eğilimli kadın işçi, emekçiler üzerindeki çekim gücünü artıracak, kapitalist-ataerkil devlet ve düzen partilerinden çözülme sürecini hızlandırabilecektir.