Home » DİRENİŞ ÇADIRI » Eskişehir’deki grev ya da dilsizlerin sağırlara fısıldadıkları…

Eskişehir’deki grev ya da dilsizlerin sağırlara fısıldadıkları…

Eskişehir’de beyaz eşya üreticisi Doruk ve Renta fabrikalarında, bine yakın işçi 16 işçi arkadaşlarının işten atılması üzerine fiili grev yaptı. Arkadaşlarının geri alınmasının yanısıra yıllardır mücadelesini verdikleri yemek ve servis koşullarının düzeltilmesi, giderek sayısı artırılan sözleşmeli işçilerin kadroya alınması ve fazla mesai dayatmalarının kaldırılması da fiili grev talepleri arasındaydı. Bu son dönemlerin önemli işçi eylemlerinden biriydi.

Sonra…

Sonrası yok!

Birleşik Metal-İş Sendikası iş durdurmanın nasıl sonuçlandığına dair hiçbir açıklama yapmadı.

Eskişehir’deki grevin haberini ilk yapan ve içerden bilgiye sahip görünen sol.org, evrensel.net gibi siteler de direnişin akıbetine dair hiçbir haber takibi, sonucun ne olduğuna dair bir şey yazmadı.

Üstelik Eskişehir grevinin ilk haberlerini 2 gün boyunca sosyal medyada paylaşan ve paylaşımlara “beğen, beğen” yapan solcular da “ya şöyle bir direniş vardı, biz de paylaşıp beğenmiştik, ne oldu, sonra hiçbir haber çıkmadı” diye sormadı.

Aslında kaşık da yok! Böyle bir direniş hiç yaşanmadı, gibi tıssss!

Ne bir bilgi, ne bir ilgi, ne bir merak, ne bir fikri takip, ne işçi sınıfına ne okurlara karşı bir sorumluluk!

Engels’in deyişiyle bir “sessizlik fesadı” ve adeta konsenSUS tarzı, bir işçi eyleminin ve sonuçlarının örtülmesi.

Başarısız da sayılmaz, çünkü post-modern balık hafıza sosyal medya seyirciliği, dün “beğenip” paylaştığını bugün hatırlamıyor bile. Sadece an’lar var, süreçler yok. An’lık vicdani tatminler ve tüketimler var, sorumluluk yok.

Öyle ya sendika bir açıklama yaparsa yapar, yoksa hesap soran yok. Sendika bürokrasisi bu yüzden bu kadar rahat.

İşçileri susturdular. Herkes işçi, ama önemli bir direniş yapıp satılan işçileri duyan yok.

Eskişehir’de şunlar oldu:

16 işçinin atılması, zaten daha önce yemek, servis ve sözleşmelilere kadro eylemleri yapan Renta ve Doruk fabrikalarında yaklaşık bin işçinin fiili iş durdurma/grev eylemini tetikledi.

Grev yaklaşık 1.5 gün sürdü.

Sendika bürokrasisi hemen devreye girip, itfaiyecilik pazarlığına oturdu. Patronun 40 işçiyi ve iki fabrikadaki tüm işyeri temsilcilerini işten atma tehdidine karşı, “başka işçi atılmaması karşılığında”, atılan işçilerin ortada bırakılmasını kabullendi. İşçilerin grevinin bitirilmesini sağladı. Grevi ve grev taleplerini sattı.

İşçiler “başka işçi atılmayacak sözü alındı” lafzının kazanım olarak sunulmasına ikna olmadılar. Atılan işçiler geri alınmadan ve grev taleplerinin biri bile kabul edilmeden grevin bitirilmek istenmesine tepki gösterdiler.

Ancak patron ile sendika bürokrasisi, danışıklı dövüş içinde, patronun Doruk fabrikasındaki iki işyeri temsilcisine 18 maaşlık “ikramiye” (yani sus payı ve rüşvet!) verip göndermesi, sendika bürokrasisinin buna çanak tutmasıyla, “işi bitirdiler”.

İşçiler elbette bu “18 maaş ikramiye” ile direnişin bitirilmesi meselesini öğrendiler ve tepki gösterdiler. Hatta, temsilcileri isimleriyle teşhir eden ve “boğazınızda kalsın” diye biten birkaç işçi paylaşımı Facebook’taki “Candy Hoover Çalışanlar Grubu”nda bir ara çıktı, ama hemen engellenip silindi.

Bu mesajlardan biri, sol bir çevrenin face sayfasında yayınlandı:

“Sizlere söylüyorum sizlereCandy hoover (doruk) iş yeri sendika temsilcileriydi 18maaş ikramiye alıp ta işten ayrilanlar (… temsilcilerin isimlerini veriyor-bn)aldığınız paralar boğazında kalsın.
Not.(burdan paylasmamin nedeni Candy hoover çalışanlar grubundan engellendim)…”

Bu mesajlar da bir yana, Renta ve Doruk’ta grevleri, grev talepleri ve işten atılan arkadaşları satılan işçiler zaten bununla çalkalandılar. Sendikadan bir açıklama istediler, o bile yapılmadı.

İşçiler çok tepkililer. Sendika bürokrasisine, parayı alıp ortadan kaybolan sözde temsilcilere, grevlerinin ve taleplerinin satılmasına tepkililer. Ancak ne yazık ki güçlü bir taban örgütlülüğü ve tabandan fabrikalar arası koordinasyona sahip olmadıkları için, tabandan harekete geçmeye zorladıkları yerel sendika bürokratlarına bel bağladıkları için, grevlerinin inisiyatifini kendi ellerine alıp yürütemediler.

Susturuldular. O aynı sendika bürokrasisi, “Eskişehir’de bin işçi iş durdurdu” diye başlayan bir takım “sol” siyasetlerin haberlerini de susturdu. Sosyal medya seyircileri sustu, ve hiçbir şey sormadı.

Aşağıdaki şiiri, tüm konsenSUS’çulara atfediyoruz:

bütün kapılar kapalı
inik bütün perdeler
nerdeler nerdeler nerdeler
gidilmeyen gelinmeyen bir yerdeler
dilsizler fısıldıyor sağırlara
uzaktan
çok uzaktan
bakışın gözleri yok
koşunun ayakları
yoruldum yakalanmazı kovalamaktan
bir cigara içeyim

n.hikmet

Her şeye karşın Eskişehir grevi, son dönemlerin önemli ve esinleyici işçi eylemlerinden biridir. Metal işçileri ve işçi sınıfı artan mücadele potansiyelini bir kez daha göstermiştir. Bu paha biçilmez mücadele deneyimlerinden ders çıkarmayı, tabandan bağımsız öz mücadele organlarını yaratmayı, daha büyük daha soluklu daha kararlı fiili grev, işgal ve direnişler örgütlemeyi de öğreniyor, öğrenecektir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*