Home » GÜNÜN İÇİNDEN » Enerji krizi ve kapitalist entropi

Enerji krizi ve kapitalist entropi

AKP döneminde sermayenin merkezileşmesi aynı zamanda iki-üç başlılığın da önüne geçmeye çalışarak ve kendilerince sağlam temeller atılarak ilerliyor. Kendilerince çünkü işçi sınıfının mücadele dinamiklerini ne kadar hesaplarlarsa hesaplasınlar tam manasıyla denetim mekanizmaları içinde tutumayacakları aşikar. Haziran Direnişi’ni sık sık örnek göstermek belki “yeter yahu” dedirtecektir ama gelin ve görün ki bu konuda Haziran Direnişi tam bir örnek teşkil etmektedir. Neoliberal politikalar çerçevesinde sermayeyi ve toplumu yeniden dizayn süreci, kapitalizmin stratejik dönüşüm programıyla sermayenin kendisini yeniden ve bir üst evrede örgütleme arayışlarıyla hareket etmesi yaşanan-yaşanacak derin krizin önüne set çekme girişimleri olarak açığa çıkmaktadır.

Bu çerçeve ekseninde ortaya çıkan durum: Kentleri, organize sanayi bölgelerini, üretim araçlarını, ulaşım araçlarını ve ulaşım alt yapı sistemlerini, konutları-plazaları-avmleri bir bütün olarak inşaat sektörünü daha fazla ve daha ucuz enerji isteyen sanayi iş kollarını ve toplumsal yaşam alanlarını da kapitalist verimliliği artırarak yeniden dizayn etme basıncı artıyor. Bu demek oluyor ki: Kapitalist stratejik dönüşüm programı çerçevesinde dönüştürülen kentler, üretimin ve üretim araçlarının teknoloji bazlı üretkenliği arttırma ekseninde yeniden biçimlendirilmesi, gerek emeğin gerekse metanın ve sermayenin ulaşımdaki hızın arttırılması çerçevesinde düzenlenen ulaşım ve alt yapının yenilenmesi daha fazla enerji gereksinimi doğuruyor-doğuracaktır.

Gelecek 10 yılda doğalgaz ve petrol ithalatı için ayrılan miktarın 540 milyar doları bulacağı tespit edilmiş durumda. Doğalgazda %98 , petrolde ise %90’a varan dışa bağımlılık söz konusu. Türkiye kapitalizminin bölgesel manevra yeteneğini de etkileyen, enerjiyle tehdit edilen bir konumda oluşu Türkiye sermayesini düşündürüyor ve bunu aşmanın yol ve yöntemlerini aramakta. AR-GE faaliyetlerine hız vererek arttırıyor, Son 5 yılın doğal gaz arama faaliyetlerini incelediğimizde kuyu açma faaliyetleri, jeo-fizik saha araştırması ve buna benzer çalışmalar katlanarak artıyor. Bunun yanında iki nükleer enerji tesisi anlaşması yapmayı da ihmal etmemekte.

Türkiye enerji yoğun ekonomiler arasında yer alıyor; %98 oranında ithal edilen Doğal gazın %60’ına yakınını Rusya’dan, %20’sine yakınını ise İran’dan almakta. Doğal gaz tüketiminin yoğun olarak kullanıldığı alanlar ise kilit öneme sahip. Yüzde %70 oranında, sanayi, ulaşım ve çevrim sektörlerinde doğal gaz kullanılmaktadır. Elektrik üretiminin %50’den fazlası doğal gazlı santrallerden üretilmektedir. Elektrik üretiminde doğalgaza dayalı ülkeler arasında birinci sırada yer almaktadır. Sanayinin kilit noktalarında yine doğal gaz bağımlılığı belirgindir; demir-çelik, çimento, kimya sanayi, cam ve kiremit sektörlerinde yoğun olarak doğalgaz kullanılmaktadır. Montaj sanayisinin ve inşaat sektörünün temel girdileri olarak bu sektörlerle birlikte doğalgaza ihtiyacı artmaktadır. Diğer %30’luk dilim ise konutlarda -plazalarda, AVMlerde, rezidanslarda- kullanılarak yeniden dizayn edilen kentler merkezlerinin, finans ve ticaret merkezlerinin doğalgaza uygun biçimiyle örgütlenişi ve kişi başına-konut başına düşen enerji miktarının da artması söz konusu.

Türkiye’nin enerji bağımlılığını Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki saldırgan yayılmacılık politikalarıyla kapatma girişimleri kaçınılmaz olarak başarısız. Kapitalist dönüşüm programları, bölgesel güç olma istemi ve uluslararası lojistik ve tedarik hatlarında (son dönemde Çin merkezli “kuşak ve yol” projesinde yer tutma çabaları dahil) rol ve payını artırma girişimleri, devam etmekle birlikte, enerji ve teknolojik girdi ithalatına artan bağımlılığı ortadan kaldırmıyor.

Örneğin Rusya ile son yapılan, nükleer enerji anlaşmasının arka planında yine Rusya’nın bir nebze AB’ye arkasını dönerek Türkiye’den gıda ithalatını artırma sözü gibi gelişmeler de bağımlılığı ve eşitsizliği örtemiyor. Mevcut durumda zaten küresel bir enerji krizine gebe olan tek Dünya kapitalist ekonomisinde, Türkiye kapitalizmi, sadece geçiş ve dağıtım güzargahı olmasıyla değil, enerjinin kendisine de sahip olma açlığıyla da içerde ve dışarda saldırgan ve “girişimci” tutumlarını artırıyor.

Türkiye kapitalizminin Enerji saldırganlığı, Kıbrıs’ın güneyinde 2011 yılında bulunan doğal gaz rezervleriyle, Kıbrıs sorununu enerji ile boyutlandırarak yeni bir sorun kümesi yaratmıştı. Geçtiğimiz senenin son aylarında ise Doğu Akdeniz’de hakimiyet alanı politikaları ve yine Güney Kıbrıs açıklarında bulunan doğal gaz rezervleri için araştırma gemileriyle beraber savaş gemilerini de yollayan Türkiye’nin karşısında Mısır, Yunanistan ve GKRY arasında ki gerilim tırmanmıştı. Kıbrıs sorunun çözüm noktasında kilit öneme sahip enerji konusu, Türkiye’nin bu saldırgan tutumları yüzünden çözümsüzlüğün kaynağı olarak gösteriliyor. Son olarak Mısır, Yunanistan, GKRY’nin üçlü olarak bir araya geldiği oturumlarda Doğu Akdeniz üzerinde Türkiye’nin bu saldırgan tutumuna karşı, arkalarına Fransa’yı da alarak ortak bir duruş sergilemeleri, Türkiye’ye geri adım attırmıştı. İran’a ABD amborgosu döneminde ve Irak’ta, IŞİD terörünün Irak’ın petrol kuyuları çevresinde hakimiyet kurduğu dönemlerde, el altından ucuz petrol alma fırsatı olarak değerlendirmişti. Türkiye’nin bu konularda artık “ele avuca sığmaz şımarık çocuk” burnu giderek sürtülse de, bu girişimlerinden vazgeçmeyecek.

Mevcut durumun enerjiyi karşılamada dış bağımlılığı azaltıcı her türlü girişim, saldırgan tutum, gelecek 10 yıl, 15 yılı hesaba katarak kendini konumlandırma sürecinde Türkiye’nin artık konum artışı değilse bile konum kaybetmemek için bölgenin yeniden yapılandırma girişimlerinden rol çalmaya çalışmaya devam etmesini beklemek güç değil.

Kürt halkının statü istemleri bugün Türk kapitalist devleti tarafından işgal ve sınır ötesi operasyonlar olarak devam ediyor. Burada Kürt halkının ulusal realitesini ve özgürlük arayışını yok saymanın yanısıra Kürt Hareketi’nin kontrol ettiği veyahut edebileceği enerji kaynaklarına karşı saldırı da söz konusudur.

“Yurt içinde” Enerji açığını yenilenebilir enerji olarak çok az düzeyde karşılayabilen Türkiye, kömür, linyit, petrol, doğalgaz araştırma faaliyetlerine hız vererek, her dereyi bir HES tasması ile kurutarak, doğanın talanına da hız vermiş durumda. Sinop ve Mersin’de iki nükleer enerji santrali anlaşması var. Enerjide en geri biçim olarak bilinen nükleer enerjide, doğaya ve insana getirdiği dönülemez tahribatlar yaratması, Türkiye gibi Dünya pazarında dilimini büyütmek için her yola baş vuran bir kapitalist güç için çok umursanacak bir durum olmadığı açık. Fosil yakıtlar ise iklimsel ısınma ve korkunçlaşan orman yangınlarının birincil etkenleri arasındayken, Türkiye kapitalizmi ve devleti yine soğuk kanlı seri katiller arasından konum atıyor.

Yukarıda belirttiğimiz gibi petrol ve doğal gaza gelecek 10 yılda 540 milyar dolar harcanması öngörülüyor. Bu durum doğalgaz ve petrol arayışında hız kazanarak artıyor. Var olan petrol ve doğal gaz rezervleri, enerjinin kullanım yoğunluğu ve artması sebebiyle, zaten küçük olan ve tek başına yeterli olmayan kaynaklar, gelecek 15 yılda tükenmesi öngörülüyor.

Dünya’da enerji halleri

İran ABD-AB yaptırımları yüzünden, petrol ihracatında gerilemiş görünse de Çin İran’a muazzam enerji yatırımları yapıyor. AB’nin enerji ihtiyacı artıyor. Çin ve Hindistan’ın enerji istemi gün geçtikçe artıyor. Kuzey Afrika’ya ve Ortadoğu’ya 20 yıllık bir planlamayla 40 Trilyon dolara varan bir yatırım olacağını beyan ediyor. Petrol ve doğalgazın çıkarımının giderek zorlaşması, bu tip kaynakların tükenmeye yüz tutması yüzünden, daha üst teknolojiye geçiş dönemi başlamış, asıl özen gösterilen kısmın da artık verimlilik olduğu şu süreçte, sermaye açısından da zorlayıcı ve kısıtlayıcı olarak etkileri artıyor, petrol ve doğalgaz bölgelerinde kapitalist güçlerin kirli ittifak ve çatışmaları belirleyici rol oynuyor. OPEC dışında kalan ülkelerin yana yakıla kendi petrol rezervlerini aramaları, petrol bağımlısı bazı ülkelerin ise petrol alımını OPEC dışında tutmaya çalışması, doğal gaz üretiminde ise yeni alanlar keşfetme çalışmaları Dünya’nın altını üstüne getirecek cinste ilerliyor.

Enerji krizinin bölgesel ve Dünya kapitalizmin siyasi, ekonomik ve ekolojik krizle iç içe geçtiği bir dönemde enerji krizine dair kapitalist güçlerin politikalarındaki değişim de gün yüzüne çıkmaktadır. Yeterli enerji yok değil, kapitalizmin aç gözlülüğü yetinmeyi engelliyor! Kapitalizmin küresel ölçekte başlattığı yıkım ve talan politikaları, emek üzerinde ki sömürü ve tahakküm alanını genişletmesi, tüm yaşam ve doğa alanlarını meta, artı-değer ve yağma alanına çevirme girişimleri, sermaye birikimine katmadığı tek bir şey kalmayıncaya dek devam ederken; toplumu, doğayı ve dünyayı yeniden ve daha üst bir sermaye karlılığı kalıbına dökme girişimleri elbette muazzam bir enerji açığını beraberinde getirir. Emperyalist, bölgesel, yerel her düzeyde kapitalist güç, paylaşım ve ele geçirme mücadeleleri, klasik ve yeni biçimleriyle enerji sektöründe çelişkileri şiddetlendirerek sürekli kendini yenileyen krizler doğurmaktadır.

Kapitalizmde kalıcı olan krizdir!

Krizlerin açık olarak gösterdiği tek şey kapitalizmin eskisi gibi devam edemeyeceğidir. Eskisi gibi devam etmeyen her durumda kapitalizm kendini, emeğin, insanın ve doğanın yıkımı üzerinden yeniden örgütlemeye çalışarak dönemsel krizlerini kısa veya orta vadede erteleyebiliyor, ancak zorunlu sistemsel işleyişinden kaynaklı sürekli olarak daha büyük krizlerin kendisine gebe olarak yeniden kriz doğuruyor. Asıl olan kriz dönemlerini devrimci sınıf mücadelesiyle değerlendirmek, tıkanan kapitalizmin karşısına “somut durumun somut tahlilleriyle” işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle karşısına çıkabilmek. Sınıfa karşı sınıf mücadelesini her alandan yükseltebilmek. İ

İşte kapitalizmin krizini değerlendirmek için önümüzde yeni bir dönem! İşçi meclislerinde, konseylerinde örgütlenmeye! Kahrolsun faşizm, kahrolsun burjuva demokrasisi! Yaşasın sosyalist devrimci işçi demokrasisi! Krize karşı devrim, Kapitalizme karşı Komünizm!

Merkan Aksoydan

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*