Dünya Ekonomik Forumu’nun (kapitalist ekonomi yönetici ve uzmanları ile büyük patronların Davos toplantılarıyla bilinir) küresel risk araştırması raporu, kapitalizmin onulmaz kriz ve çelişkilerinin varabileceği boyutları bir “Mad Max” senaryosuna bağlıyor!
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Riskler Raporu 2021”, dünya çapında 841 “uzman ve karar alıcı”nın 2021 ve sonrasına ilişkin başlıca kaygılarını gerçekleşme olasılığı ve etki gücü açısından sıralaması üzerinden hazırlanmış.
Rapor, “küresel uzmanlar” ve “yüksek burjuva politikacıları” nezdinde yaptığı başlıca kaygılar yoklamasının sonuçlarını 3 başlık altında kategorize ediyor. “Açık ve mevcut tehlikeler” (0-2 yıl içindeki tehditler), “Nakavt etkileri (2-5 yıl içindeki tehditler), “Varoluşsal tehditler” (5-10 yıl içindeki tehditler).
Açık ve mevcut tehlikeler

1- Salgın hastalıklar (yüzde 58)
2- Geçim krizi (yüzde 56.1)
3- Aşırı hava olayları (yüzde 52.7)
4- Sibergüvenlik başarısızlığı (yüzde 39)
5- Dijital eşitsizlik (yüzde 38.3)
6- Uzayan durgunluk (yüzde 38.3)
7- Terörist saldırıları (yüzde 37.8)
8- Gençliğin hayal kırıklığı (yüzde 36.4)
9- Sosyal uyum erozyonu (yüzde 35.5)
10- İnsan kaynaklı çevre tahribatı (yüzde 35.6)
Uluslar arası burjuvazi ve uzmanlarının mevcut/kısa erimli sorun, çelişki, tehlike algısının ilk 3 sırasını, diğerlerinden açık ara farkla, salgın hastalıklar, kitlelerin büyüyen geçim krizi/yoksullaşmaya karşı tepkileri, aşırı hava olayları (kuraklık, dev çaplı orman yangınları, fırtına ve sel baskınları, vd) oluşturuyor.
Listede yer alan, “uzayan durgunluk” (kapitalizmin uzun genel krizi), “gençliğin hayal kırıklığı” (genç kuşakların sistem içinde yükselme ve hatta tutunma beklentilerini yitirerek radikalleşmesi), “sosyal uyum erozyonu” (sınıfsal, toplumsal, cinsel, ulusal vd çelişki, kutuplaşma ve çatışmaların keskinleşmesi), “insan kaynaklı çevre tahribatı” (kapitalizmin yol açtığı ekolojik yıkımın büyümesi” gibi maddeler de aslında, ilk üç maddenin (sağlık krizi ve çelişkisi, yoksullaşma krizi ve çelişkisi, doğa krizi ve çelişkisi) farklı ifadeleri olarak da düşünülebilir.
Kapitalizmin yol açtığı sosyo-ekonomik ve ekolojik temelli kriz, çöküntü, isyan ve mücadeleleri, kısa erimli veya zaten yaşanmakta olan başlıca tehlike olarak gördüğü sonucuna varabiliriz.
Bunların dışında gibi görünen “dijital eşitsizlik” ve “sibergüvenlik riski” maddeleri de aslında yine aynı sorunun bir parçası. Dijital teknolojiler giderek ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşamın merkezine yerleşirken, bu alanda da sınıfsal, cinsiyetsel, ulusal ve uluslar arası eşitsizliklerin artması da, sonuçta her düzeydeki çelişkileri keskinleştirici bir etken. “Sibergüvenlik” ise, her şey dijital teknolojilere ve platformlara bağlı hale gelirken, bu alanda emperyalist kapitalist güçler arası rekabetin kızışmasıyla, ve aynı zamanda dijital teknolojilerin sistem karşıtları tarafından da etkin biçimde kullanılmaya başlamasıyla, sistemi korkutan “risk” faktörlerinden biri olarak görülüyor.
Orta dönemli “nakavt efektleri”

1- Varlık (senet, tahvil, hisse senedi vb finansal sermaye-bn) balonu çöküntüsü
2- Bilişim-İletişim Teknolojisi altyapısı çöküntüsü
3- Fiyat istikrarsızlığı
4- Meta şokları
5- Borç krizleri
6- Devletler arası ilişkilerde kırılmalar
7- Devletler arası çatışmalar
8- Sibergüvenlik başarısızlıkları
9- Teknoloji yönetişim başarısızlıkları
10- Kaynakların jeo-politizasyonu
Orta vadeli tehlike algısına gelince, tablo daha bir netleşiyor. İlk 5 maddenin 4’ü kapitalist ekonominin krizinin derinleşmesi, buhrana dönüşmesi ve bunun getirebileceği isyan ve ayaklanma korkularına ilişkin. Son 5 maddenin en az dördü ise, kapitalist güçler arası artan gerginlik, çatışma ve savaş olasıklarına ilişkin.
“Teknoloji yönetişim başarısızlıkları” ise, en son örneği WhatSapp krizinde görülen, muazzam bir mali oligarşik tekelleşme ve kontrol gücü kazanan kapitalist dijital platformlara karşı kitlesel tepkilerin artmasına ilişkin.
Varoluşsal tehditler

1- Kitle imha silahları
2- Devletlerin çöküşleri
3- Biyoçeşitlilik kaybı
4- Ters teknolojik gelişmeler
5- Doğal kaynak krizleri
6- Sosyal güvenlik çöküşü
7- Çok taraflılığın çöküşü
8- Sanayinin çöküşü
9- İklim kriziyle mücadelede başarısızlık
10- Bilime karşı duruş
Uzun vadede (5-10 yıl) “risk” tablosu daha bir kararıyor, ve maddeler “çöküş”ten, “yıkım”dan geçilmez hale geliyor.
İlk maddede “kitle imha silahları”nın yer alması, emperyalist kapitalist güçler arasında (örneğin ABD-Çin), bölgesel kapitalist güçler arasında (örneğin İsrail-İran, vd), veya emperyalist ve bölgesel kapitalist devletlerin muarrız devletlere (örneğin ABD-İsrail’in Suriye’ye), veya bizzat halk ayaklanmalarına karşı kitle imha silahları kullanılabileceği düşünülüyor.
“Devletlerin çöküşleri”nin ikinci sıraya kadar çıkması, ekonomik krizin şiddetlenmesi ile birlikte hükümet, rejim, devlet krizlerinin de hangi boyuta varabileceğinin düşünülmeye başlandığını gösteren dikkat çekicilikte. Herhalde ABD’de Temsilciler Meclisinin silahlı faşistlerle basılması bu korkuyu artırmış. Şiddetli ekonomik kriz ve rejim krizi koşullarında, bir yandan egemen sınıf klikleri arası güç çatışmaları diğer yandan kitle ayaklanmaları ile çürüyen rejim/devletlerin çökme olasılığı bile düşünülmeye başlanmış.
“Sanayinin çöküşü” de benzer bir kaygının ifadesi. Önemli bir bölümü zaten zombi durumda olan (karları borç faizlerini bile ödeyemeyecek kadar düşmüş) kapitalist sanayinin azımsanmayacak bir kısmı, bir finansal çöküntü durumunda kapısına kilit vurmak durumunda kalabilir.
“Sosyal güvenlik çöküntüsü” ise zaten yaşanıyor, Covid-19 karşısında sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin durumu ortada, emeklilerin durumu ortada. Kamu sosyal fonlarının yağmalanmışlığı ve sermayeye çevrilmişliği ortada.
Ancak, felaketler kapitalizmi ve kapitalizmin felaketlerinin 5-10 yıl sonrası gelebileceği nokta, “uzmanlar ve karar vericiler” tarafından devletlerin çöküşü, sanayinin çöküşü, doğanın dengesinin çöküşü, biyo-çeşitliliğin çöküşü, bilişim-iletişim altyapısının çöküşü, uluslar arası ilişkilerin çöküşü vb ile bir post-apokaliptik Mad Max senaryosuna kadar varıyor!
Aslında bu tür “kıyamet” senaryolarının bir işlevi de, kitleleri daha bir korkutup kapitalizmin bitmez tükenmez felaketlerine razı etmek, Davos’un bu yıl ki toplantısındaki “sistemi resetleme” mizansen ve manipulasyonlarına sarılmaya teşvik etmek.
Ama kitleler açısından korkunun ecele faydası yok. Kitleleri Mad Max senaryolarıyla korkutup, “kapitalizmi resetleme” mizanseniyle asıl kapitalizmi kitlelerin elinden kurtarma çabasındalar. Lakin Biden bu çürüyen kapitalizmin ve çürüyen demokrasisinin “düzeltebileceği” konusunda ne kadar inandırıcı olabilirse, bu Dünya Ekonomik Forumu’nun “reset” mizansenleri de o kadar inandırıcı olabilir. Kitleler bu sistemin dikiş tutmaz hale geldiğini, düzeltilemezliğini, her geçen gün daha büyük felaketlere davetiye çıkardığını daha fazla seziyorlar. Yarın öbür gün beterin beterinden korkup durmak ve zaten daha az beter kapitalizm diye sarıldıkları her şeyin daha beter kapitalizme hizmet etmesi yerine, kapitalizmi tüm o beter felaket senaryolarıyla birlikte defetmeye de karar verebilirler.