Home » GÜNDEM » Siyasete “ince ayar”

Siyasete “ince ayar”

AKP Hükümeti, sert geçecek 1 Mayıs’tan sonra Gezi isyan ve direnişinin yıldönümü olan 1 Haziran’a kadar bir dizi neoliberal siyaset ayarı yapmaya hazırlanıyor. Radikal gazetesinin haberine göre, AKP’nin Mayıs ayı ortalarında netleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük hesaplarını ve 2015 genel seçimlerine dönük planlarını da gözeten “ince ayarlar” arasında şunlar yer alıyor:

AB ile temasların yoğunlaştırılması ve AB yönergeleri çerçevesindeki bazı yazı tasarılarının Meclis’e sevkedilmesi. İsrail ile ilişkilerin, Mavi Marmara ve Gazze’yi de kapsayacak konularda mutabakatın hızlandırılarak, normalize edilmesi. Türkiye’de Ruhban Okulu’nun açılmasına dair adımlar. Cemevlerine yasal statü tanınmasına dair bazı koşullu düzenlemeler yapma olasılığı. AKP’den uzaklaşmış liberal kanaat mühendislerinin -afaroz edilenler dışındaki- bazıları ile yeniden diyalog kurma. “Gezi” adı altında, radikal mücadele biçimlerine karşı tavır alan, liberal, sivil toplumcu kent, çevre duyarlılığı çerçevesindeki kesimlerle görüşme olasılığı. Dar veya daraltılmış bölge düzenlemesiyle birlikte seçim ve siyasi partiler yasasında -barajların azaltılması- gibi bazı düzenlemeler yapılması olasılığı. Siyasetin finansmanına ilişkin kimi düzenlemeleri içerecek “şeffaflık yasası”. Ayasofya’nın İslami ibadete açılması ya da Erdoğan’ın İslam ülkelerinden devlet başkanları ile birlikte Ayasofya’da namaz kılması.

Öncelikle, sözkonusu “ince ayarlar” kurgusunun liberal sol kesimlerin okuduğu Radikal gazetesine ve 1 Mayıs’tan 2 gün önce sızdırılması “manidar”! 1 Mayıs’ta ister istemez Taksim diyen AKP muhalifi burjuva, orta sınıf parti, sendika, kurum ve kesimlere biraz havuç suyu vaad ediliyor. Liberal kesimlere, “koyduğumuz sınırları zorlamayın, kitlelerin sokağa çıkmasını desteklemeyin ve meşrulaştırmayın, devrimci ve öncü sokak savaşımcısı kesimleri tecrit edin ve onlara karşı tutum alın, o zaman size biraz havuç-mavuç, yumuşama, diyalog bir şeyler düşünme ihtimalimiz olabilir…” mesajı verilmiş oluyor. Bu sızdırma, sokağı, başta 1 Mayıs-1 Haziran süreci olmak üzere, sokaktan; yani Gezi’yle birlikte devrimci ve radikal kesimlerin çok ötesinde genişlemiş ve kitleselleşmiş, fiili militan sokak eylemleri ve inisiyatifinden arındırma operasyonunun bir parçasıdır.

İkincisi, iç ve dış politikaya “ince ayar” vaadi, küresel mali oligarşi ile Türkiye burjuvazisinin ağırlıklı kesimlerinin AKP Hükümeti’nden isterleri doğrultusundadır. Bunun içinde muhalif ve ezilen kesimlere dönük tasarılar ise, 10 kat daha sınırlı ve koşulludur. Ve neoliberal muhafazakar rejimin her zaman yaptığı gibi, bir kırıntı verecekmiş gibi görünmesinin, kendi güç ve çıkarına yontacağının 10 kat fazla olmasıyla koşullu olmasıdır. Örneğin ruhban okulunun açılma ve alevilerin cem evlerine yasal statü verilme olasılığı, Ayasofya’da Erdoğan ve İslami devlet şeflerinin namaz kılmasıyla koşullanmıştır. Böylece AKP hem kendi muhafazakar hanefi müslüman tabanına güç ve inisiyatif bizde mesajı vererek yatıştırma, hem de neoliberal muhafazakar bölgesel hegemonya girişimini yeniden canlandırmayı tasarlamaktadır. Aslen de küresel mali oligarşi açısından son kullanma tarihi dolan ve alanı daraltılan neoliberal islamcılığı, yeniden onlar tarafından kabul edilebilir bir çerçeve içinde yeniden şekillendirip genişletebilir hale getirme arayışlarıdır. Erdoğan aynı gün Aleviliğe ilişkin yaptığı konuşmasında, Alevileri İslamın tali bir kolu olarak ibadet eden gayrı siyasi “iyi Aleviler” ve Aleviliği bir müslüman ibadet biçiminden çok bir kültür ve yaşam felsefi olarak gören, “ateist” dediği, Allah ve Peygamber yerine Ali’ye inanlar, ya da muhalif, isyancı “kötü Aleviler” diye ayrıştırarak, bu neoliberal muhafazakar “Alevi operasyonu”nun da zeminini oluşturulmaya başlandı. Dar veya daraltılmış bölge sistemi ise, seçim ve siyasal partiler sisteminde yapılacak her türlü kısmi-biçimsel demokratik düzenlemeyi zaten anlamsız kılıyor. Bu düzenlemelerle AKP Hükümeti, Kürtleri de fiili özerklik girişiminden uzak tutup daha fazla parlamenter sistem içinde eritici bir kırıntı ile birlikte, 2015 seçimlerinde hem tek başına hükümet olmayı sürdürmek hem de yeni Anayasayı olabildiğince kendi başına yapabilecek durumda olmayı hedefliyor. Kürtler ve Aleviler gibi, Gezi de “iyi Geziciler” ve “kötü Geziciler” diye bölünmek isteniyor. “Muhatap alınabilecek” olanların da devrimci ve radikal sokak muhalefetinden uzak durup buna tavır alan gayrı siyasi kesimler olması koşulu konuyor. Özetle, Kürtlere olduğu gibi Alevilere ve Gezi’ye de en geri ve biçimsel bir neoliberal demokratik açılım ihtimali de, her türlü isyan ve sokak muhalefetini bir yana bırakmak ve neoliberal ehli-düzen Kürdü, Alevisi, Gezicisi olmayla koşulludur. Yeni taşeronluk düzenlemesi, kamu emekçilerine (doğuran kadınlar ve emekliliği gelenler başta olmak üzere) kısmi zamanlı çalışma gibi esneklik düzenlemeleri, kadınlara çok çocuk ve güvencesiz esnek çalışma düzenlemesi, yani “Ulusal -güvencesiz- istihdam paketi” de yine muhtemelen bu çerçevede, Mayıs’ta ya da sonraki aylarda, taşeron işçilere, kamu/beyaz yakalı çalışanlarına, kadınlara “yeni sosyal ve demokratik haklar” ambalajıyla sunulacaktır. AKP’nin Cumhurbaşkanlığı konusunda Erdoğan’ın yanısıra, Gül’ü yerinde bırakma veya AKP dışındaki burjuva kesimlerden ve küresel mali oligarşiden de destek alabilecek bir aday çıkarma gibi senaryolar üzerinden de nabız yoklamaları yapması, yine bu çerçevede değerlendirilebilir.

AKP Hükümeti bu tür “rot-balans ayarları”nın ilk denemesini Ermeni “taziyesi” üzerinden yapıp nabız yokladı. Kendisini sıkıştırmaya devam eden küresel mali oligarşi, Türkiye burjuvazisinin ağırlıklı kesimleri ve liberallerden – “devamı hukuk, seçimler, basın, Kürt, Alevi, Gezi konularında gelmeli” kaydıyla- yoğun alkış ve tezahurat aldı. AKP şimdi, – hemen 1 Mayıs öncesinde- bu “ince ayarlar” yelpazesini genişletme ihtimalinin nabız yoklamalarını yapıyor olmasının temel nedeni, yönetememe, rejim ve devlet krizleridir. Küresel mali oligarşi ve Türkiye burjuvazisinin ağırlıklı kesiminin, AKP Hükümetine ayar verme baskısı dört bir koldan sürüyor. TÜSİAD’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanının, Almanya Cumhurbaşkanının azarları yalnızca son birkaç örnek. Bu kesimler, ilk elde “siyasal-toplumsal kutuplaşma”nın yumuşatılmasını, hükümet ve rejimle karşıtlaşan kitlelerin de yeniden neoliberal mekanizmalara soğurulmasını kolaylaştıracak bir takım neoliberal “akil” diyalog kapılarının açılmasını, rejim ve devletin ağır tahribata uğramış “denge ve kontrol mekanizmaları”nın tadilattan geçirilmesini istiyor. Sonra da AKP’nin de dış ve iç politikada, ekonomi ve siyasette, bölgede ve ülkede mali oligarşinin yeni durum ve beklentilerine yeniden entegre edilerek, – yeni anayasaya kadar gidebilecek- neoliberal yeniden yapılandırmanın kaldığı yerden yeniden hızlandırmasını istiyorlar. Neoliberal kapitalizm ve mali oligarşisinin tıkanan devlet, rejim ve siyaseti yeniden dizaynının salt AKP ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda burjuva muhalefet krizi ve CHP’yi vb de kapsadığını vurgulayalım.

f2119-25

Asıl etken ise, neoliberal saldırganlığın daha da büyüyüp hızlanacağı böyle bir süreçte, Gezi ve kitlelerin isyan ve direniş potansiyelini koruyor olmasıdır. Kent, mekan, doğa, kadın, gençlik, kürt, alevi, lgbti, sosyal medya, futbol, kültür tepki ve dinamiklerinin hem her birinin hem de asıl bileşik olarak genişleyen mücadele potansiyeli, yanısıra işçi sınıfının da son dönemlerde artan yeniden mayalanma işaretleridir. Gezi’yi sistem açısından daha tehditkar kılan, onun yalnız baskı ve yasaklarla değil, düzenin kitle kontrol kurum ve mekanizmaları tarafından da istendiği gibi kontrol altında tutulamamasıdır. Fiili meydan-sokak eylemleri, işgaller, barikatlar, direnişler, seferberliklerin sınırlı bir öncü kesimin ürünü olmaktan çıkarak, yığınsallaşmasıdır. Sosyalist, devrimci, az çok radikal antikapitalist dinamiklerin, daha geniş kitlelerle buluşma olanaklarının artmasıdır. Yeni kolektif siyasallaşma, toplumsallaşma, özneleşme, sorgulama alan ve ilişki biçimlerinin ortaya çıkmaya başlamasıdır.

Sistem salt baskı, yasak, tanımama vb ile bugünkü koşullarda artık eskisi gibi yönetemeyeceğini biliyor. Hele ki çok geniş ve çeşitli kesimleri, farklı sınıf ve katmanları, aynı ölçüde etkileyen ve kızdıran, farklı arayışlara ve fiili sokak mücadelesine yönelten toptan yasak ve baskılarla! Bu yüzden devlet baskı, yasak ve zorunu elden kesinlikle bırakmadan, hatta nisbeten hedef daraltarak belli bir öncü kesim için (sosyalistler, devrimciler, az çok radikal muhalifler, öncü işçi ve emekçiler, “sokak çocukları”…) daha da sertleştirip yoğunlaştırarak, diğer taraftan belli bir kesim için ise, sokaktan uzak durduğu ve sokağı desteklemekten vazgeçtiği ve buna tavır aldığı ölçüde, en geri ve güdük bir iki kırıntı veya kırıntı vaati, “muhatap alma, diyalog” vb gibi yöntemlerle çözüp düzene soğurma, Gezi’yi ve fiili sokak siyasetini geniş kesimlerden tecrit edip toplumsal-siyasal meşruluk alanını daraltma, gibi – sertleşen baskılar ve neoliberal içerme parantezine alarak- ikili kıskaç yöntemine doğru bir geçiş yapma ihtimalini göstermektedir.

Burjuvazinin siyasette “ince ayar” mühendisliği, hızla buna tav olacak liberallerin “barış, diyalog, uzlaşma” söylemlerini de yoğunlaştırmasına, orta sınıflar ve liberal reformizmin de kitleleri beklentiye sevk etme, sokak siyasetinden ayırıp geriye çekme çabalarını da cesaretlendirmesine yol açabilecektir. Bu yüzden, 1 Mayıs’ta ve 1 Mayıs-1 Haziran sürecinde kitleleri orta sınıf ve liberal reformizmden ileriye doğru ayrıştırma ve sokak siyasetinin kitlelerle birlikte ve kitleler nezdinde canlılığını, meşruluğunu koruma ve genişletme özel bir önem kazanmaktadır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*